0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Basında yer alan güncel olayları takip etmek için ışık hızına ihtiyaç duymaktayız. Bir bakmışız kiliseye mescit yapılacak haberleri, sonra papazına saygısızca küfür edip, alay edilir, ardından BM askerlerinin üzerine dozer ile yürünür, trafik kazalarını hiç yazmıyorum, siyasilerin birbirlerine yaptıkları göndermelere de değinmek istemiyorum. Tüm haberlerin ortak özelliği şiddet, yakıp, yıkma ve yok etmek. Kısaca, içinden geçtiğimiz günlerin özeti bu. İnsanlıktan giderek uzaklaşıyor, modernleşeceğimize geriliyor ve iyiden, güzelden yana ne var ise, yok etmek için adeta yarışıyoruz.

Dahası toplum olarak bu bir avuç toprak parçası üzerinde her geçen gün yok edilmeye çalışıyor ve yaşam alanımızı giderek kısıtlayarak, dünyadan koparıp, bizleri açık hava hapishanesinde yaşayan mahkumlar misali, dünyadan soyutlamaya çalışıyorlar. Tüm bunları yaşarken de, etrafa düşmanlık tohumları serpiştirmekten, dini alet etmekten ve ötekileştirmekten hiç esef duymuyorlar. Birçoğumuzu dinden nefret ettirdiler, bize ait topraklarda gezip tozmaktan soğuttular ve huzur bırakmadılar. Bu yüzdendir ki birçoğumuz güneyde gücünün yettiğince gezmeye, hava değişimine ihtiyaç duyuyor.

Haa burada yine bana , güneyi övüyorum, Rumcuyum kelimelerini yakıştıracak olanlara hemen cevap vereyim; bu yakıştırmayı yapanlar güneye gidemeyenler, kimliğini alamayanlar, sınır kapılarından asla geçemeyecek olanlar ve hep uzaktan bakmakla yetinecekler, asla Avrupa Birliği kimliği ve Pasaportu alamayacak ve bunlara hep uzaktan bakacaksınız.

Biz Kıbrıslıyız, Kıbrıs’ta doğduk, son nefesimizi de bu topraklarda verecek olan orijinal yerlileriyiz. 74 sonrası Güney tamamen bozguna uğramış ve sıfırlanmıştı. Kuzey ise, ganimetten zenginlemiş, mal-mülk bulmuş, en güzel sahilleri güneyden almış, fabrikalar, oteller ve daha neler neler bu savaşın getirisi olmuştu Kuzey için. Ancak, bugün baktığımızda Güney, sıfırdan başlayarak yeniden kendi kendini yaratıp, ayakları üzerinde durmayı başarmıştır. Yollarının hemen hemen hepsinde alt geçit, üst geçit mevcut olup, çok şeritlidir. Elektrik ve su sorunu bulunmamaktadır. Çünkü, bunlar için barajlar oluşturmuş, güneş enerjisi panelleri kurmuş, yel değirmenlerini devreye sokmuştur.

Plajlarına gelince, dünya listelerinde sıralamalara giren, mavi bayraklı o kadar çok plajı var ki… birkaç örnek vereyim, Nisi Beach, Fig Tree Bay, Makronissos Beach, Ayia Thekla Beach v.s. Bunları bizzat kendim ziyaret edip gördüm. Ne acıdır ki, bu kadar temiz, berrak ve kristal su bizim denizlerimizde yoktur. Çünkü biz, olanı biteni yok etmek için uğraşıp durduk. Beş yıldızlı otellerin atık sularını denizlerimize verdik. Denizlerimizi doldurup, üzerlerine müşteri kazanmak için güneşlenme yerleri inşa ettik. Plajları ücretlendirip, topluma özgürce denize girebilecekleri yer bırakmadık. En güzel sahilleri yabancılara peşkeş çekip, bizleri buraları uzaktan seyretmeye mahkum ettiler.

Oysa, güneyde hangi plaja istersen git, giriş ücreti diye bir uygulama yoktur. Şemsiyenizi, şezlongunuzu ve buzluğunuzu da götürme özgürlüğü vardır. Ayrıca, hiçbir deniz üzerine güneşlenme mekanları inşa edilmemiştir. İnsanları modern, kaliteli ve gürültüsüzdür. Yani hani gezmek için güneyi tercih ediyoruz diyoruz ya, kaliteli insanlar arasında modern ortamlarda bulunmayı tercih ettiğimizdendir. Bizde, artık nereye giderseniz gidin, çok kültürlülük ve insan kalitesindeki seviye düşüklüğü hemen göze çarpmaktadır.

Ve pek tabi ki, bizde bulunduğunuz ortamda her an magandalık yapabilecek tipler de çoğunluktadır. Canınız güvende olmadığı gibi, huzursuz ortamda sizi germektedir. Basında yer alan haberler ile, yakıp yıkmakta, hadise çıkarmakta, çok kültürlülükten insan kalitesinin giderek düşmekte olduğunu, magandalığın artarak, dini baskıların çoğalarak ülkenin refah düzeyinin ve durumunun ne olduğunu, hangi noktaya geldiğini anlayabilirsiniz. Vesselam