0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Geçtiğimiz günlerde Lefkeliler Hanına uğrayıp, bir kahve içmek istedim. Hava rüzgarlı olmasına rağmen orasının atmosferini seviyorum. Kahvemi yudumlarken çok geçmeden yan tarafımdaki masaya bir çift gelip yerleşti ve kahve şiparişi verdiler. Beni de başıyla selamladı her ikisi de. Daha sonra kadın bana dönüp turist olup olmadığımı sordu. Orijinal Türkçe konuşan Kıbrıslıyım deyince yüzünde bir tebessüm belirdi ve “ne kadar güzel bir memleketiniz ve ikliminiz var” dedi.

Ardından da ekledi “insanlar birbirine trafikte çok saygılı fakat müze ve ören yerleriniz çok kaderine terk edilmiş gibi duruyor. Temizlik ve bakım hiç yok” dedi. Trafik konusuna içimden güldüm ve nereli olduklarını sorunca “Ankaralı” cevabını aldım. Demek ki bu konuda kendi memleketi ile kıyas yapıp, bizdeki durumu iyi bulmuştu. Müze ve ören yerleri konusundaki düşüncelerine şaşırmadım. Çünkü, yıllardan beridir ayni şikayetler söylenip durmakta. Ayni konuları defaten yazmış bulunmaktayım. Onlara nereleri gezdiklerini sorduğum zaman, Girne Kalesi ve St Hilarion Kalesinin çok methini işittiklerini ve gezip görmek istedikleri için ilk ziyaretlerini buralara yaptıklarını söylediler. Girne kalesinin iç kısımlarının oldukça kirli olduğunu, her yerde pet şişeler bulunduğunu ve böylesi tarihi bir mekanın, bu kadar kirli bulunmasını çok yadırgadıklarını dile getirdiler.

Ayrıca, ziyaret saatlerinin de çok kısıtlı olduğunu vurguladılar. St Hilarion Kalesi’nin durumunun ise daha vahim olduğunu, etrafta sadece pet şişe kalıntıları değil, alt surlarda insan dışkısı da bulunduğunu söylediler. Bu manzarayı özümle görmedim ama kadının bunları anlatırken yüzündeki üzüntüyü görebildim. Belli ki, eski eserlere değer veren, tarihi özümseyen bir çift idiler. Aslında, müze ve ören yerlerimizin hak ettiği değeri görmediğini, buralarda hem bakım ve tamirat, hem çevre kirliliği, hem de çalışanlardaki sıkıntıyı yıllardan beridir söylüyoruz. Turizm ve Çevre Bakanı Fikri #Ataoğlu bu söylediklerimize hiç kulak asmadığı gibi, bir hayal dünyasında yaşamaktan da hiç kopamadı.

Kültürel miras, bizim tarihimizi ve kimliğimizi, geçmişle, günümüzle ve gelecek ile olan bağımızı temsil eder. Ve ne acıdır ki, Kıbrıs Türk toplumu olarak kültürel mirasımıza sahip çıkma konusunda çok noksanız. Hele ki, bunun sorumluluğu Turizm, Çevre ve Kültür Bakanlığı himayesinde olması ve bu denli sıkıntıların bulunması, yıllardan beri süre gelmesi ve hiçbirinin çözüm odaklı sıkıntıları giderememesi ile tarihimize verilen kıymeti aşikar etmektedir.

Fikri #Ataoğlu, öyle sosyal medyada uzun uzun açıklamalar yaparak, hayal satarak bir bakanlık idare edilmez. Bakanlığınızın görev ve sorumluluklarının bilincinde olmadığınız, Müze ve Ören yerlerimizdeki mevcut sıkıntıların giderilememesi sizin icraattan yoksun olduğunuzu göstermektedir. Bu vesile ile umarım tarihimize, kültürel mirasımıza, sözde değil gerçek anlamda, bir nebze olsun sahip çıkmayı kendinize görev bilirsiniz.

Vesselam.