KKTC olarak isimlendirdiğimiz bu coğrafyada sürekli olarak başımızdan eksik olmayan krizler yaşıyoruz. 1991 yılında körfez krizi TL’nin büyük oranda devalüe edilmesi nedeniyle mal varlıklarını yarı yarıya erozyona uğrattı.
Sonrasında 1999-2000 yılında gelen kriz TL’nin döviz karşısında nock –out olmasına neden oldu. TL tuş olurken bizleri de yerinen yeksan etti. Üstüne son derece yüksek orandaki faizler iş adamlarının iflasına, Londra gibi yerlerden gelerek yatırım yapan insanların iflasına ve geri dönmelerine neden oldu.
GELEN GİDENİ ARATTI MI?
2007 yılında yaşanan krizlere ve faizlere, Yüksek İdare Mahkemesi bile duyarsız kalmayarak Türkiye’den gönderilen başkan ve başkan yardımcısının idare ettiği KKTC Merkez Bankasının, faiz ve benzer şeyleri uhdesine bırakmayın, yasa ile siz düzenleyin dedi. Demesine dedi ama damda gezer takyanoz vur beline kazmayı modundaki bizimkilerin bir kulağından girdi diğer kulağından çıktı. Bertan Bey’in gelmesi ile sessizce çıkartılan yasa ile millet yeni bir kriz yaşamaya başladı.. Bizim Ayşaba, gelen gideni aratır dedi ama ne demek istediğini anlamadım.
ORTAYA ATILAN İDDİA HOŞ DEĞİL
Neyse seçime hazırlık öncesinde milleti deliye çevrilen yasada bir kişiye borcun varsa, sorgusuz sualsiz anında bütün bankalardaki hesaplarınıza bloke konuyor. Kurulan sistem sayesinde haber veya kâğıt gönderilerek maaşınıza ve birikiminize el konuyor. Konuştuğum bir banka ileri geleninden birisi bu işlemin her gün yapıldığını ve tomarlarca gelen kâğıdın banka çalışanlarını bile bunalttığını söyledi. Bu duruma para kazanan bazı avukatlar bile isyan ederken, sorgusuz sualsiz müşterilerinin hesaplarına el konulması istenen bankalar bile tepki koyuyor. Yine bu yasaya Bertan bey yasası diyen bazı bankacılar (ben öne sürülen bu iddialara katılmam) Bertan Beyin, Avukat olan ve Avukatlık bürosu olan eşinin bazı büyük şirketlerin Avukatlığını yapması nedeniyle yasaya onay verildiğini söylüyor. Ben koskoca Mahkeme Başkanının buna tevessül edeceğine kesinlikle inanmam ama elin ağzı torba değil ki büzesin. Büzemeyeceğine göre dinleyip geçeceksin.
HUKUN BİRİNCİL ŞARTI TEBLİĞATTIR
Bakın bir davada hukukun birincil şartı tebligattır. Size tebliğ edilmeyen bir davanın görüşülmesi kesinlikle başlamaz. Bizde senelerdir icra memuru eksikliği nedeni ile celpname imzalatıp size verilmeden kapının altından atılıyor veya kapının önüne konuyor. Yağmur varsa ıslanıyor, rüzgâr olursa kanatlanıp uçuyor. Ama memur tebliğ ettim diyerek işi tamamlıyor. Haberiniz olmadığı için mahkeme sürecinde sizin aleyhinize karar çıkabiliyor. Hatta haciz kararı bile alınabiliyor. Haksız fiiller yasasına göre zaman aşımına uğrayan hesaplar, hatta 15 yıl ile sınırlı olan ve zaman aşımına uğrayan Mahkeme kararları bir mazeret ile menü olarak masadaki yerini alabiliyor. Dünyada borcundan dolayı kimse hapis edilemez, cezası hapislik ile değil ticaret kanunları esasına göre verilir temel ilkesine karşı bizde ‘Mahkeme kararına’ riayetsizlik adı altında hapsediliyor. Ve biz bunun adına hukuk diyoruz.
AİLENİZ İLE AÇLIĞA MAHKÛM EDİLİYORSUNUZ
Şimdi çözümü zor çok bilinmeyenli bir denkleme dönen bu durumları bile aratacak duruma geldiğimiz öne sürülüyor. 15 yıl, 20 yıl evvel kredi aldınız. Veya bir yere borcunuz var. Bunu ödediniz borç kapandı diye düşünüyorsunuz. Ne gezer? 15 veya 25 yıl sonra haberiniz bile olmadan hatta tebligat bile yapılmadan bankadaki hesaplarınıza veya birikiminize el konuyor. Yahu bu kadar zaman aklınız neredeydi bile diyemeden, bankadan bir kuruş dahi çekemeden aileniz ile açlığa mahkûm ediliyorsunuz. KKTC olarak isimlendirdiğimiz coğrafyada yaşamak gerçekten büyük fedakârlık istiyor. Kalbiniz, dalağınız, beyniniz çok sağlam olması gerekiyor. Yaşadıklarınız veya yaşattıkları sonrasında mutlaka bir tanesi, benden bu kadar deyip fişini çekebilir.
ÖDEDİĞİNİZ KREDİYİ BİLE MERKEZ BANKASI RİSKİNDEN DÜŞÜREMİYORSUNUZ
En çok güveni mahkemelere duyuyorduk. En çok güvendiğimiz bile bizi fena öpüyor. Adam borcunu ödedi. 20 sene sonra adama savunma hakkı bile tanımadan tüm maaşına el konuyor. Şimdi bu adam maaşı olmadan çoluk çocuğunu nasıl geçindirecek söylermisiniz? . Adamın birikimi varsa tamam ama maaşına el koymak neyin nesi oluyor. Millet şimdi parasını bankada değil yastık altı banka kaydırmayacak mı?
BANKA CENNETİ OLDUK !..
Bankalar cenneti olduk. 10 en fazla kar yapan şirketin 8’i bankalar. Hükümet bankalardan sürekli borç aldığı için onlara ağız açıp hesap soramıyor. Borcunuzu ödüyorsunuz. Riskinizi düşürmek için Merkez bankasına gidiyorsunuz. Dekontları gösteriyorsunuz Merkez Bankası bana bankadan yazı gelecek diyor. İşte bankanın dekontları kredi kapandı yazıyor diyorsunuz bankadan yazı gelecek deniyor. 3-5 ay hatta sene geçiyor. Ama risk, bizim bazı emir erlerimiz gibi, yerimden ve koltuğumdan memnunum ve kalkmaya niyetim yok diyor.
ANAYASA SANIRIM BABA YASA OLDU
Emeklilerin maaşları Anayasa’nın amir hükmü ile garanti altına alındı. Emeklinin parasına dokunamazsınız diyor Anayasa. Ona da çözüm buldular. Maaşınızdan kullanmadığınız bir miktarı doktor veya ilaç parası ile ayırmanıza bakmaksızın hemen bloke koyuyorlar. Kullandırmıyorlar. 13 maaşlar eksik ödenen maaşların toplamıdır. Ama onu öyle yorumlamayarak maaş değil ekstra bir gelirdir düşüncesi ile sanırım Anayasa’nın amir hükmüne karşın ona da bloke koyacaklar.
O YASA İLE BU YASA ARASINDA NE FARK VAR?
Eeeee KKTC’de yaşıyoruz. Bir zamanlar UBP Milletvekili Avukat Oğuzhan Hasipoğlu’nun önderliğinde bir yasa geçirilmişti. Yasada kredi borcu olan kişi bahse konu borç ile ilgisi ve kefilliği olmamasına karşın bir kişinin arabasını kullanırken veya anası babası da olsa bir evde görülürse o şahsın arabasına el konulabilir eve de haciz konulabilir denilmişti. Bağır çağır o yasa rafa kaldırıldı. Peki, o yasa ile Kredinizi ödeseniz bile 20-25 sene sonra bankadaki maaşınıza sorgusuz sualsiz savunma hakkı bile tanınmadan bloke konulmasına izin verilen yasa arasında ne fark var?. Uluslararası hukukun etken olmadığı, KKTC’de yaşamak için fedakârlık gerek. Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra erken seçim çalışmaları var. Gelin hep beraber bizi yönettiğini sanan dikili taş önü müdavimlerine bir fedakârlık yapalım. İsimlerini yazacağımız sandıklara ‘Nanik’ yapalım.

