1

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Gözlerinizi kapatınız ve kırk dokuz yıl öncesine gidiniz. Özgürlük ve Barış adına bir savaş yapıldı. Yıl ve yıl olan biteni etraflıca düşünün. Kıbrıs Türk Toplumunun nereden nereye getirildiğine ve ne durumda olduğuna dair kafanızın içinde kendinizce yorumlar yapın. Geçmişle bu günü mukayese ediniz. Kaybettiklerimiz, kazançlarımız, bu savaşın bizde açtığı yaralar ve bu savaşın bize getirisi ne oldu diye geniş çaplı düşününüz.

Şimdi gözlerinizi açınız ve gerçeklerle yüzleşiniz. Ne bu Ada yarısı ayni, ne insanları ayni, ne yaşam koşulları ayni, ne üretim ayni, ne şu an var olan nüfus tanıdık, ne gelişmişlik konusunda bir ilerleme, ne tanınmışlık konusunda zerre olumlu bir adım, ne de geçen günlerin tadı tuzu, yaşam hevesi ve gelecek ümidi kalmamıştır. Gelişmişlik derken kafa karışıklığı olmasın. Evet asfalt yollar yapıldı, evet etraf koca koca çok katlı binalarla dolup taştı, evet oteller zinciri almış başını gidiyor, evet sahil şeritleri yabancıların elinde tapulu mal oldu ve evet siz buna gelişmişlik diyorsunuz, ben ise ülkemin toprağının her geçen gün yabancıya satılması ile yok oluşun başlangıcı diyorum.

Ülkemin çok katlı binalar yerine oksijen için yeşil alana ihtiyaç duyduğunu ve üretim için memleketimin arazilere ve desteğe ihtiyacı olduğunun altını çizmek isterim. Yılın on ayında ülkemin güneşinden faydalanıp, güneş enerjisi ile elektrik üretmesi gerekliliğini vurgulayıp, bu gibi gelişmişliklerin güncel hayatımızda var olmasına ihtiyaç duyduğumuzu belirtmek isterim.

Dört tarafı denizlerle çevrili bir Ada olmamıza rağmen suyumuzun taşıma yol ile gelmesini ben gelişmişlik olarak değerlendirmem, buna bağımlılık tanımı koyarım. Bugün yollarımıza baktığım zaman, birçok asfalt yolun her yanının yamalı olması, çukurlarla dolu olması dünya ülkeleri yanında ne kadar gelişemediğimizin ve canımızın ne kadar hiçe sayıldığının göstergesi olarak algılarım. Yine ayni şekilde sağlık hizmetlerine baktığım zaman, rastgele bir yaşam sürdüğümüzün, en basit hastalıkların teşhis ve tedavisinde insan hayatının hiçbir öneminin olmadığını ve ilaç bulmakta yaşanan sıkıntıların bizlerin aslında sağlık sektöründe de hiçbir gelişme gösteremediğini görmezden gelemiyorum.

Savaş sonrası Rum’dan kalan yerlerin kıymetini bilemedik ve görsel güzelliğini koruyamadığımız Girne Yat Limanı ile de gelişemediğimizin gerçekliğini gözümüze sokmaktadırlar. Olmuyor, olmayacak, gelişmedik, gelişmeyeceğiz de. Yama üstüne yama yapıp durmakta, doğayı katlettikçe katletmekte, denizleri kirlettikçe kirletmekte ve gelişeceğimiz yerde gerilemekteyiz. Gelmiş geçmiş tüm hükümetler 49 yılda hayal satıp durdular, rüyada gezip uyanamadılar. Ama en çok da bu Üstel hükümeti geniş hayaller çerçevesinde uyur havalarında dolanıp, uyanık davranarak memleketi el birliği ile yok etmektedirler.

İşte benim güzel memleketimin gerçeği budur. Asıl gelişmiş, tanınmış ve gerçek bir Devlet mi görmek istiyorsunuz, gidin Güney komşumuza, bir bakın sağınıza solunuza. Adamlar 74’te her şeyini kaybedip yeniden bir ülke, yeniden bir devlet yarattılar ve bunu AB sayesinde her şeyi sistemli bir şekilde rayına oturttular. Biz ise olanı biteni tüketme yolunda ilerleme kaydettik. AB istemedik, işimize gelmedi. Oysa, onlar tam anlamı ile bir Devlet olurken, bizler anasının eteklerinden bir türlü kopamayan yavru misali sürünüp durduk halen daha da durmaktayız. Var olan devletin de çatısını da, zeminini de çökerttik. Sizi hayallerinizle baş başa bırakıyorum efendiler, ben gördüğüm gerçeklerle yaşıyorum. Vesselam.