0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

” Kakopetriya, Başkent Lefkoşa’nın 55 km güneybatısında, Kıbrıs’ın güney kesiminde yer alan şirin bir köydür. Köyün etrafında yoğun bir ormanlık alan ve dere yatağı bulunmaktadır. Yeşilin her tonunu burada görebilirsiniz. Sessiz sakin bir köy olmakla birlikte, çevre temizliği gözden kaçmıyor. Fırsat buldukça bilmediğim, görmediğim yerleri gezip görmeye ve tanımaya çalışırım.

Arkadaşımla yine bir gezi günümüzde burayı ziyaret ettik. Ciğerlerimize adeta temiz havanın dolduğunu, dereden akan suyun sesinde huzur bulduğunuzu hissettik. Trodos’un altında yer alan bu şirin köyde, dağlardan gelen ve oldukça uzun bir mesafede akan derenin etrafına belli yerlerde köprüler ile yürüyüş patikaları yapılmış ve insanların doğal ortamda spor yapması için uygun zemin hazırlanmıştır. Küçük bir bölgeye de spor aletleri yerleştirilmiş ve isteyen arzuya göre bu aletleri kullanabilmektedir.  Ayrıca, yürüyüş parkuruna beli aralıklarla oturma bankları konulmuş ve tahta masalar yerleştirilmiştir.

Biz de bu yürüyüş mesafesini uzun uzun yürürken bir ara soluklanmak ve bir kahve molası vermek için oturduk. Genelde, gelip geçen insanlar yüzlerinde küçük bir tebessüm ile selam verip yollarına ilerliyorlardı. Ne yalan söyleyeyim hiç yabancılık çekmediğim gibi, huzursuz da olmadım. Sonuçta, ayni toprak parçası üzerinde ayni kültürden var olmuş, farklı dilde konuşan insanlardık. Burada dinlenip kahvemizi yudumladıktan sonra köyin iç kısmına restoranların bulunduğu yere doğru yol aldık. Birkaç noktada çeşme gördük. Buradan akan su buz gibi ve tadı da oldukça güzeldi. İçme suyumuzu pet şişelerimize doldurduk. Gelmişken çeşmeden su içmemek olmazdı tabi.

Daha önce buranın “Kleftiko” kebabının meşhur olduğunu işitmiştik. Ve bugün öğle yemeğimiz bu olacaktı. Çok geçmeden önümüze “Kleftiko” yapan bir restoran çıktı. Hemen içeriye daldık, dere kenarına sutunlar üzerine inşa edilmiş bir mekandı. Serin hava hafiften ısırır gibiydi. Neyse ki hazırlıklı gitmiş ve üzerimize ince bir hırka almıştık. Menüyü isteyip fiyat listesine göz attık. Her şeyin fiyatını inceledim ve bizideki restoranlar ile mukayese ettim. Bir kere bizdeki restoranların bir çoğunda pahalılık ve zamlardan dolayı sürekli fiyat değişikliği olduğundan, hiçbir şeyin üzerinde fiyatı yazmıyor.

Siparişlerimizi verip beklemeye koyulduk. Çok geçmeden yemeklerimiz geldi. Hizmet eden garsonlar Pakistanlı idi. Ancak, düzgün bir dille İngilizce konuşup anlıyorlar ve müşteriye hizmette kusur etmiyorlardı. Bizdeki çalışan kalitesi çok düşük olmakla birlikte, birçok yerde ödediğiniz paranın hizmetini de alamıyorsunuz. Kimse kusura bakmasın da, bu adamlar işini çok iyi biliyor. Turiste nasıl davranılacağını, turisti nasıl ağırlayacaklarını ve “müşteri veli nimettir” zihniyetini benimsediklerini alenen belli ediyorlar.

“Kleftiko” tadı damağımda kaldı, ilk fırsatta yeniden yemek için buraya gideceğim. Bir saatlik yol tepilir mi demeyiniz. Yeşillikler içerisinden geçip giderek, asfaltında tek bir çukur olmayan ve yollarda trafik canavarı bulunmayan bir sistemde seyahat etmek insana zul değil, haz verir. Yol sokak bilmenize de gerek yoktur. Google map yardımı ile yönünüzü bulabileceğiniz gibi, tabelalar sizi dilediğiniz yere götürecektir.

Yediğim içtiğim bana kalsın, gezip gördüğüm güzellikleri sizlerle paylaşmaya devam edeceğim sevgili okurlarım. Bu vesile ile, bana zaman ayırıp yazılarımı okuduğunuz için sizlere teşekkürü de bir borç bilirim. Eliniz ayağınız tutarken gezin, doğaya atın kendinizi, su sesinde huzur bulun ve yeşilin gölgesinde dinlenin. Vesselam.