Büyük ikramiye kazanma olasılığı neredeyse yüz binde bir. Ancak bu düşük ihtimale rağmen, insanlar dünyanın bir çok yerinde şanslarını artırmak için dualar, ritüeller, birden çok bilet almalar derken son zamanlarda adını sıkça duyuran bir yönteme de başvurmaya başladı: “Çin Hilesi”.
Adı gizemli dursa da, bu yöntem aslında başarı olasılığını optimize etmeyi vaat eden, matematiksel ve olasılıksal bir strateji olarak öne çıkıyor.
Piyangoyu kazanmanın Çin yöntemi, aslında kumarın tarihi boyunca birçok kişinin başvurduğu olasılık çalışmalarına dayanıyor. Bu stratejinin anahtarı, oynanan sayıların toplam ödüle oranının kapsamlı bir analizini içeriyor.
Esasen, Çinlilerin piyangoyu kazanma sırrı; oyun büyüklüğü, ödül miktarı, kazanma olasılığı ve mümkün olan en az parayı yatırarak gerçek bir kar elde etme beklentisi gibi faktörleri göz önünde bulundurarak, yatırılan bahis sayısını titizlikle analiz etmekte yatıyor.
Bu yaklaşım, kazanma şansını en üst düzeye çıkarmak için tasarlanmış çağdaş bir teknik olarak kabul ediliyor. Uzmanlar, bu yöntemin özellikle kazanma şansının daha yüksek olduğu küçük piyangolarda uygulandığını belirtiyor.
Çin yöntemiyle benzerlikler taşıyan, ancak çok daha somut bir örneği olan kişi ise Rumen matematikçi Stefan Mandel. Mandel, kendi geliştirdiği olasılık formülünü kullanarak piyangoyu tam 14 kez kazandı.
1950’lerde Romanya’da başlayan serüveni, onu Avustralya’da 12 ödül kazanmaya ve sonrasında yasal bir yatırım fonu kurarak Amerika Birleşik Devletleri’nde 30 milyon dolarlık büyük bir ikramiyeye ulaşmaya kadar götürdü.
CIA ve FBI’ın dikkatini çekti
Mandel’in başarısı o kadar destansıydı ki, CIA ve FBI’ın dikkatini çekti ve sonunda piyango kurallarında değişiklikler yapılmasına neden oldu. Mahkum edilerek hapis ve para cezasına çarptırılan Mandel’in, şu anda Pasifik’teki Vanuatu’da servetinin tadını çıkardığı tahmin ediliyor.
Hem Çin yöntemi hem de Mandel’in formülü, piyango gibi karmaşık kumar sistemlerini yenmek için inançların ötesinde matematiksel analize başvurmanın gücünü gösteriyor. Ancak her iki yöntemde de mutlak başarının garantisi olmadığını unutmamak gerekiyor.





