DOLAR 42,4672 0.01%
EURO 48,9515 -0.01%
ALTIN 5.522,77-0,51
BITCOIN 37334642.53703%
Lefkoşa
°

SABAHA KALAN SÜRE

r
r
r
r
r
r
CIA’in TSK raporunda subaylarla yapılan anket

CIA’in TSK raporunda subaylarla yapılan anket

ABONE OL
Kasım 23, 2025 18:01
CIA’in TSK raporunda subaylarla yapılan anket
0

BEĞENDİM

ABONE OL

CIA’in hazırladığı TSK raporunda subaylarla yapılan anket yer aldı. Raporda Atatürk’e ait olmayan söz üzerinden analiz yapıldı.

ABD istihbarat teşkilatı CIA’in arşivinden TSK’yla ilgili raporu yer aldı. 1979 yılına ait raporda TSK’yla ilgili kapsamlı analizler yapıldı. Ordu ve Atatürk arasındaki ilişkinin de değerlendirildiği raporda “Ordunun kendi rolüne ilişkin görüşü, kısmen Atatürk’ün iki ilkesinden kaynaklanmaktadır; ve çoğu zaman olduğu gibi, bu ilkeler birbiriyle çelişmektedir: birincisi, ordunun siyasetten uzak durması gerektiği; ikincisi, ordunun devletle özel bir ilişkisi olduğu ve devletin ideallerinin koruyucusu olduğu. Atatürk, orduyu rejiminin garantörü olarak görse de, onu günlük yönetimden dikkatle ayırmıştır. Amacı, subaylar arasında kendisine karşı çıkanlardan kendi konumunu korumaktı, ancak aynı zamanda siyasallaşmış bir ordunun ne güçlü olabileceğini ne de iyi yönetebileceğini düşündüğü için böyle davranıyordu. Atatürk, bir siyasi partinin yönetimi daha iyi yapabileceğine ve kitleleri modernleşme hedeflerini desteklemek için harekete geçirebileceğine inanıyordu” denildi.

DEVLET İÇİNDE DEVLET OLDU

Ordunun devlet içinde devlet olduğu ifade edilen raporda “Ordu, devlet içinde bir devlet olarak kaldı, sadece cumhurbaşkanına karşı sorumluydu ve ulusal kaynaklar ve bütçeler konusunda ayrıcalıklı bir statüye sahipti. Subaylar siyasi ve idari görevlere kolayca geçebiliyorlardı ve bunu da yaptılar, öyle ki Türkiye’nin ‘sivilleşmiş’ bir ordu tarafından yönetildiği söylenebilirdi. Ancak zamanla, Atatürk’ün reformları askeri ve siyasi alanlar arasındaki ilişki üzerinde derin ve ironik bir etki yarattı. Toplumun modernleşmesi ve ekonomik gelişme, Türkiye’nin Batılı müttefiklerinin dışsal dürtüleri ile birleşerek siyasi çoğulculuğu ve yönetici askeri bürokratların koruyucu rolünü ve Atatürkçü ilkelerini sorgulayan siyasetçiler ve işadamlarından oluşan rakip bir elit kesim ortaya çıkardı. Çoğu zaman, ordu bu yeni meydan okumaya, siyasete karışmama ilkesinden ziyade, kendisini Atatürkçülüğün koruyucusu yapan Atatürkçü ilkeyi vurgulayarak tepki gösterdi. Ancak Atatürkçülük yaygın bir ideoloji olduğu için, ordu bunu genellikle kendi çıkarlarını gizlemek için kullandı” diye ifade edildi.

ATATÜRK’E AİT OLMAYAN SÖZ

Raporda Atatürk’e ait olmayan bir söz Atatürk’e aitmiş gibi gösterilerek şöyle denildi:

Subay kadrosunun geleneksel bir özelliği, ordunun devletle özel bir ilişkisi ve sorumluluğu olmasıdır. Bu özel görüş, Atatürk tarafından sık sık dile getirilmiştir: ‘Cumhuriyetimiz sadece halkın iradesine ve ordunun rehberliğine saygı duyar’; ‘Ordudan bahsederken, bu ülkenin gerçek sahipleri olan Türk milletinin aydınlarından bahsediyorum.’
Bu, Atatürk’ün ‘Ordunun, devletin ve ulusun tek ve gerçek sahibi olduğu’ şeklindeki sözleriyle de ifade edilmiştir.”

TSK’DA YAPILAN ANKET

TSK içinde bir anket yapıldığından da bahsedilen raporda “Türk ordusunun sosyal kökenleri, devlete karşı sahiplenici tutumunu pekiştirme eğiliminde olmuştur. Ayrıca, ordunun dar görüşlü bir bakış açısı yerine ulusal bir bakış açısına sahip olmasını sağlamış ve böylece ordunun Atatürk’ün reformist ilkelerine karşı duyarlılığını artırmıştır. 1971 yılında 239 subay üzerinde yapılan bir ankette, neredeyse yarısının babalarının subay veya memur olduğu ortaya çıkmıştır. 1960 darbesinden sorumlu Ulusal Birlik Komitesi üyelerinin yarısından fazlası subay veya memur çocuklarıydı. Bu anketlere katılan diğer subayların neredeyse tamamı orta ve alt orta sınıftan geliyordu; 1971 örnekleminin sadece yüzde 14’ü ve 1960 grubunun yüzde 8’i Atatürk’ün reformlarına en dirençli sınıf olan köylü kökenliydi. 1971’deki katılımcıların sadece yüzde 5’i ve 1960 devrimcilerinin hiçbiri işçi sınıfı kökenli değildi, bu da genel olarak aşırı solun ve özellikle komünizmin, subaylar Atatürk’ün sınıfsız reformizmine açık olsalar da, subaylar arasında hiçbir zaman güçlü bir güç olmamasını açıklamaya yardımcı oluyor.
Türkiye’deki askeri eğitim, münzevi yaşamı, düzen ve kontrolü önemsemeyi ve ulusa bağlılığı teşvik etme eğilimindedir. Buna paralel olarak, genellikle materyalizm, ahlaksızlık ve ayrılıkçılıkla özdeşleştirilen siyaset dünyasına karşı bir küçümseme vardır” diye yazıldı.

DP ORDUNUN ETKİSİNİ AZALTMAYA ÇALIŞTI

Demokrat Parti’nin ordunun etkisini azalttığı anlatılan raporda şu ifadeler kullanıldı:
Ordunun siyasi müdahalesinin ardındaki bir diğer önemli faktör, diğer elit kesimlere kıyasla subay kesiminin gerilemesi ve eski statüsünü korumak veya geri kazanmak için gösterdiği çabalar olmuştur. Örneğin, 1960 darbesinin hedefi, iktidardaki Demokratlar ve onların iş adamları, meslek sahipleri ve köylü destekçileriydi. Bu kesimler, laiklik ve devletçilik gibi Atatürkçü ilkelere tam olarak bağlı değillerdi ve ordunun ayrıcalıklarını sınırlandırmak istiyorlardı. Demokratların 10 yıllık iktidarı sırasında savunma harcamalarında yapılan kesintiler, subayların maaşlarının enflasyona ayak uyduramamasına neden olmuş ve birçok subayı istifa etmeye veya ek iş yapmaya zorlamıştır.
Aynı derecede önemli olan bir diğer husus, askeri mesleğin yeni elit kesim tarafından hor görülmesi ve emekli subayların artık siyaset, bürokrasi veya özel sektöre girmeye teşvik edilmemesiydi. Örneğin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki eski subayların oranı 1920’de altıda bir, 1943’te sekizde bir ve 1950’deki Demokratların ezici zaferinden sonra yirmide birdi. 1959 yılında lise öğrencilerine yapılan bir ankette, yüzde 56’sı hukuk ve tıp gibi serbest meslekleri en çok saygı duyduklarını belirtirken, sadece yüzde 13’ü orduyu belirtti.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r