Mapolar, Türk kayıplarının dışlanmasının “adaletsizlik ve çifte standart” anlamına geldiğini belirterek, bu kararın Kıbrıs’taki acıların sadece bir kısmını temsil ettiğini ve Türk kayıp ailelerinin duygularını hiçe saydığını vurguladı.
“Kıbrıs’taki kayıplar konusunda en çok mağdur olan taraf Türk aileleridir” diyen Mapolar, KKTC’nin uluslararası hukukta tanınmaması nedeniyle devletlerarası dava açma hakkına sahip olmadığını, buna karşın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) bu olanaktan yararlandığını hatırlattı.
Erdoğan’dan Kıbrıs Türk halkına ayrı teşekkür İçeriği Görüntüle
“Rum tarafı sistemi iyi kullandı, Türk tarafı zamanaşımına takıldı”Mapolar, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargı yetkisini kabul etmesinin ardından Rum tarafının hemen harekete geçerek bireysel kayıp davaları açtığını ve bu süreci devletlerarası davalarla birleştirip başarıyla yürüttüğünü belirtti. Buna karşılık Türk tarafının 2000’li yılların başında başlattığı kayıp davalarının, zamanaşımı ve iç hukuk yollarının tüketilmemesi gerekçesiyle reddedildiğini söyledi.
Kayıp Şahıslar Komitesi (KŞK) tarafından yürütülen kazılar sonucunda bulunan kayıpların yakınlarının açtığı yeni davaların da AİHM tarafından kabul edilmediğini ifade eden Mapolar, mahkemenin her iki tarafta başlatılan ceza soruşturmalarının devam etmesini gerekçe gösterdiğini hatırlattı.
AİHM tüm kayıp davalarını reddetmiştiMapolar, Rum kayıp davalarının uzun süredir durma noktasına geldiğini, buna karşın Türk kayıplarına ilişkin Terazi-Taşkent-Tatlısu ile Muratağa-Sandallar-Atlılar davalarının AİHM gündeminde yer aldığını ve “Kıbrıs’ın en büyük ceza soruşturmaları” olarak kabul edildiğini söyledi.
Ancak 23 Eylül 2014’te AİHM’in aldığı kararla tüm kayıp davalarının “kabul edilemez” bulunarak reddedildiğini belirten Mapolar, mahkemenin gerekçesi olarak Güney Kıbrıs’taki soruşturmaların sürmesini gösterdiğini ifade etti.
“Bu kararın ardından AİHM’de görüşülecek yeni bir kayıp davası kalmadı” diyen Mapolar, Avrupa Parlamentosu’nun yalnızca Rum kayıplarına odaklanan anıt girişiminin, Türk kayıp ailelerinin yıllardır süren adalet mücadelesine saygısızlık olduğunu söyledi.
Mapolar, Avrupa Birliği’ne çağrıda bulunarak, “Eğer gerçekten insani bir yaklaşım sergilemek istiyorlarsa, Kıbrıs’taki tüm kayıpların — etnik kökenine bakılmaksızın — anısını yaşatacak ortak bir anıt yapılmalıdır” dedi.




