Dünyanın bazı köylerinde balıkçılık, yalnızca ağ atmak ya da oltayla beklemekten ibaret değil. Güneydoğu Asya’dan Orta Afrika’ya, hatta Türkiye’nin bazı kıyı köylerine kadar uzanan eski bir yöntem yeniden popülerleşiyor: doğanın kendi döngüsünü kullanarak balık yakalamak.
Güney Myanmar’daki Inle Gölü köylüleri, yüzyıllardır su bitkilerinin köklerine yerleştirdikleri fermantasyon karışımlarıyla balıkları kendi ayaklarına getiriyor. Bu karışım, suyun içinde doğal bir ısı ve koku yayıyor; balıklar ise bunu besin kaynağı sanarak topluca geliyor. Köylüler ise sadece sığ sularda ağlarını seriyor… birkaç dakika içinde kilolarca balık ellerinde.
“BALIKLAR KENDİLİĞİNDEN GELİYOR”
Benzer bir yöntem Afrika’nın Malawi Gölü çevresinde de uygulanıyor. Burada köylüler, geceleri bambu meşaleleriyle su yüzeyini aydınlatıyor. Işığa gelen planktonlar, ardından küçük balıkları; küçük balıklar da büyük avları çekiyor. Yani köylüler yalnızca ışığı yakıyor gerisini doğa hallediyor.
Türkiye’de ise Hatay ve Adana çevresindeki bazı köylüler, benzer bir şekilde zeytin posasından yapılan karışımları akarsulara bırakıyor. Bu karışım, suda kısa süreli bir “koku perdesi” oluşturuyor. Balıklar merakla yaklaşıyor ve bu sırada kurulan ağlara takılıyor.
MODERN TEKNOLOJİDEN DAHA ETKİLİ
Uzmanlara göre bu yöntemler yalnızca zahmetsiz değil, aynı zamanda doğaya zarar vermeyen en sürdürülebilir balıkçılık teknikleri arasında yer alıyor. Çünkü kimyasal yem kullanılmıyor, motor gürültüsüyle ekosistem bozulmuyor ve suyun dengesi korunuyor.
Oxford Üniversitesi’nden deniz biyoloğu Dr. Hanna Krueger, bu tür yerel yöntemlerin “modern balıkçılığa ders niteliğinde” olduğunu söylüyor, “Balıkçılıkta teknoloji ilerledikçe doğayı unutuyoruz. Oysa bazı köyler, yüzlerce yıldır suyla konuşmayı biliyor.”
Son yıllarda sosyal medyada “doğal balık tuzakları” videoları milyonlarca kez izleniyor. Özellikle Güney Asya’da, balıkların kendi ağırlıklarıyla tuzaklara düştüğü bu yöntemler yeniden gündeme geldi.