0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

PRIO Kıbrıs Merkezi kıdemli araştırmacısı Mete Hatay, Karma evliliklerden doğan çocuklara kimlik verilmemesini eleştirdi. Hatay devletin yurttaşlığı doğan bireye değil, ebeveynin kimliğine göre değerlendirmesinin ayrımcı ve etnokratik bir anlayışı yansıttığını belirtti

PRIO Kıbrıs Merkezi kıdemli araştırmacısı Mete Hatay, yaptığı bir sosyal medya paylaşımında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin vatandaşlık uygulamalarında benimsediği ayrımcı politikaları sert ifadelerle eleştirdi.

Hatay, kuzeyde doğan bir Kıbrıslı Türkün çocuğuna kimlik hakkı verilirken, benzer şartlarda doğmuş bir başka çocuğa, yalnızca ebeveynlerinden birinin “yasa dışı liman” olarak tanımlanan bir noktadan Kıbrıs’a giriş yapmış olması nedeniyle vatandaşlık hakkı tanınmadığına dikkat çekti.

Bu durumun yalnızca bireyleri değil, tüm aileleri etkilediğini vurgulayan Hatay, aynı mahallede büyüyen, aynı okullarda okuyan ve hatta bazen kardeş olan çocuklardan birinin vatandaş kabul edilirken, diğerinin adeta “yok hükmünde” sayılmasının hukuki değil, etnik seçicilik temelinde işleyen bir sistemin göstergesi olduğunu ifade etti.

Bu uygulamaların yalnız çocukları değil, onların annelerini ve babalarını da yargılayan bir anlayışa dönüştüğünü belirten Hatay, söz konusu yaklaşımın kimlerin “gerçek” Kıbrıslı Türk olduğuna karar verme yetkisini kendinde gören bir “ahlaki mahkeme”ye dönüştüğünü söyledi.

Hatay, eğer bir devlet doğan çocuğa değil, doğurana bakarak hüküm veriyorsa, bunun artık hukuk devleti ilkesinden uzaklaşıp, ayrımcı ve etnokratik bir sistemin varlığına işaret ettiğini vurguladı.

Hatay’ın açıklamasının tamamı şu şekilde:

“Kıbrıs’ın kuzeyinde doğmuş bir Kıbrıslı Türkün çocuğuna kimlik veriyor Kıbrıs Cumhuriyeti, ama diğerine vermiyor — çünkü ebeveynlerinden bir tanesi “yasa dışı limandan” gelmiş.

Aynı sokakta büyümüş, aynı bayramları kutlamış, aynı okulda okumuş iki çocuk. Bazen iki kardeş… Biri vatandaş, diğeri yok hükmünde.

Kriter ne? Aşkın geçtiği sınır kapısı mı? Doğumun gerçekleştiği koordinatlar mı?

Bu, yurttaşlık değil, etnik seçicilikle işleyen bir ahlaki mahkeme. Ve bu mahkeme yalnız çocukları değil, onların annelerini, babalarını da yargılıyor. Kimin “gerçek” Kıbrıslı Türk olduğuna karar veriyor.

‘EĞER BİR DEVLET DOĞAN ÇOCUĞA DEĞİL, DOĞURANA BAKARAK HÜKÜM VERİYORSA, O ARTIK HUKUKLA DEĞİL, AYRIMCI BİR ETNOKRASİYLE YÖNETİLİYOR’

Ama unutmayın: Suç (eğer varsa), miras değildir.

Ve eğer bir devlet doğan çocuğa değil, doğurana bakarak hüküm veriyorsa, o artık hukukla değil, ayırımcı bir etnokrasiyle yönetiliyor..”