Gülşen’in kıyafeti, Mabel Matiz’in bestesi, Sezen Aksu’nun şarkısı… RTÜK, kısıtlamalar ve tartışmalar… Ecevit yaşasa ne derdi

Türkiye'de asırlık "batılılaşma" serüveni, batının "ileri" kabul gören uğraklarından tamamen uzaklaşıp; sansür, kısıtlama, linç ve engellemelerle devam eder oldu… Peki hedeflenen batılılaşma neydi? Bülent Ecevit'in kaleminden okuyalım.

Gülşen'in ‘Dan Dan' adlı şarkısının klibini yayınlayan kanallara 2016'de ceza kesen RTÜK, şarkıcıyı da ‘telefonla arkadaşlık hizmeti veren kadın'a benzetmesiyle gündem oldu. Gülşen sahne kostümleri ile sık sık hedef olmaya devam ediyor. 2022'de “Karakol” klibi, kendisine eşlik eden oyuncunun erkek olması nedeniyle RTÜK tarafından yasaklanan Mabel Matiz'in "Perperişan" adlı şarkısı hakkında bu kez Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı "kamu düzeni ve genel sağlığa aykırılık" gerekçesiyle erişimin engellenmesi talebinde bulundu. RTÜK yaptırımları ile gündeme gelen bir diğer sanatçı Sezen Aksu. 2022'de Aksu'nun şarkısını yayınlamaları durumunda ağır yaptırımlarla karşılaşabileceklerini ifade ettiği bildirildi. Geçtiğimiz yıllarda, LGBTİ+ karşıtı eyleme tepki gösterdiği gerekçesiyle konserini iptal edilen genç şarkıcı Aleyna Tilki de kıyafetleri nedeniyle tartışılan bir diğer isim...

Liste uzun... Türkiye'deki asırlık "batılılaşma" serüveni, batının "ileri" kabul görülen uğraklarından sansür, kısıtlama, linç ve engellemelere indirgenmiş durumda. Karaoğlan olarak Türkiye siyasetine iz bırakan Bülent Ecevit, bu konuda çokça yazıp çizmiş isimlerden.

ECEVİT'İN SANAT ANLAYIŞI

Teori dergisi'nin yazarlarından Nadir Temeloğlu, Türk siyasetinin öne çıkan simalarından Bülent Ecevit'in "sanat anlayışı"nı ele aldı. Temeloğlu Ecevit'in gazeteci kökenli olduğunu ve sanat, siyaset, gezi gibi farklı türlerde yazılar yazdığını anımsattı. Temeloğlu, ecevityazilari.org'da yayımlanan yazılardan hareketle sanata bakış açısını
değerlendirdi.

Ecevit'in, o dönemki iktidarın kültür-sanat politikalarını hicvetmekten geri durmadığını belirten Temeloğlu, 26 Temmuz 1954 tarihli Halkçı (Yeni Ulus) Gazetesi’nde yayımlanan “Döviz Siyasetimiz” başlıklı yazısına yeriyor. Ecevit, döviz kaynaklarının kuruduğunu ileri sürülerek bilime ve sanata pay ayırılmadığını ama Hacc’a, Kazablanka’ya, Havana’ya, Miami’ye gidenlere bol döviz bulunduğunu belirterek dönemin iktidarını şöyle eleştiriyor:

'SANATA DÖVİZ YOK, HAVANA'YA VAR'

"Her yıl Avrupa’nın birçok yerlerinde sanat festivalleri olur. Bu festivallere katılabilseler yüzümüzü ağartacak sanatçılarımız vardır. Fakat bu festivallerden hiçbirinde Türkiye temsil edilmez. Çünkü döviz yoktur. Fakat devlet kasasından ödenmiş on binlerce, belki yüz binlerce lira karşılığı dövizle, Paris’te, harem ve saraylar, kavuk ve sarıklar, fes ve feraceler, kılıç ve kalkanlar Türkiye’sini 30 yıldır unutmaya ve unutturmaya çalıştığımız ve ecnebî karikatürlerinde hatırladıkça kızdığımız o Pierre Loti Türkiye’sini Batılıların gözleri önüne yeniden serecek bir sergi açmaktan kaçınmayız. Çünkü bu sergi ile propagandamız yapılacaktır…"

'SANAT ANTİDEMOKRATİKTİR'

Ecevit sanatın gücünü ve zor rolünü, Halkçı gazetesindeki 21 Şubat 1953 tarihli “Diktatör Sanat” başlıklı yazısında ise şöyle anlatıyor:

“Sanat antidemokratiktir. Çoğunluğa rağmen hükmünü sürer. Halkoyunu hiçe sayar. Diktatörlüklerde bunalıp, gelişebilmek için demokrasiyi özlemesine rağmen, demokrasinin D’sini bilmez.
Resimde olsun, müzikte olsun, şiirde olsun, çoğunluğun nefret ettiği, aşağı gördüğü, alay ettiği sanat tarzları, baş köşeye geçip kurulurlar.

'SANATTA ÖLÇÜ VE ÇERÇEVE'

Temeloğlu, Ecevit'in 21 Haziran 1953’te Dünya gazetesinin Sanat Konuları köşesinde “Sanat ve Devrimlerimiz” başlıklı bir yazısında sanatta bazı ölçüler olduğunu belirttiğini hatırlatıyor.

Ecevit o yazısında sanatın bazı nitelikleri ve kuralları olduğunu şöyle vurgular:

“Meselâ sanatta ölçü vardır; çerçeve vardır; bir sanat eserini ortaya getiren bölümler arasında bağlar ve bu bağların sağladığı bir devamlılık, bir bütünlük vardır. Sanat eserinin bölümleri arasında denge ve uyum (ahenk) vardır; ve genel olarak, bir sanat eserinde bu denge ve uyumu bozacak hiçbir unsur bulunmamasını gözeten kompozisyon vardır... Doğrudan doğruya şuurumuza hitap ederek anlatılmak istenen birçok şeyleri anlayamayız. Sanat, şuurumuzun kapılarını kapalı bulursa, alt şuurumuzdan bize hitap eder; duyuş ve anlayışımızın el birliği yapmasını, öylelikle, akla, mantığa, hesaba vurması güç birçok şeyleri kavramamızı sağlar. Sanat bu görevini, öz ve biçim uyuştuğu ölçüde başarır.”

BATILILAŞMAK VE MÜZİK

Ecevit’in kültür sanata bakışında esas unsurun "Batılılaşmak" üzerine olduğunun altını çizen Temeloğlu şöyle devam ediyor:

(Ecevit) Bu tavrını yalnızca sinemada göstermiyor. Müzikte de benzer bir tutum takınıyor. Ecevit’in 1 Ocak 1961 günü Ulus gazetesinde yazdığı yazının başlığı “Batılılaşmak ve Musiki”.
Ecevit, Batı müziğini alaturka kültürünün karşısına koyuyor. Bunu aşılamak için okuldaki eğitimin yetersiz olduğunu vurguluyor.

Fransız Müziksever Gençlik Teşkilâtı hakkında bilgiler veren Ecevit, 'Bizde, Batı musikisi kültürünün ve zevkinin hem de köklü bir alışkanlığa dayanan, çarşı pazar, dolmuş, vapur, ev, sokak, her yerde kulakları dolduran, radyonun dinleyici sayısı en yüksek saatlerini işgal eden, alaturka musiki gibi, çetin bir rakibe karşı sadece iki büyük şehrimizdeki birer orkestranın konserleriyle veya okul sıralarındaki nota ve mandolin dersleriyle gelişebileceğini ummak, aşırı bir iyimserlik olurdu' diyor.

'Batı musikisi kültürünü ve zevkini yaymak için, ‘Fransız Müziksever Gençlik Teşkilâtı’ tarzında, halk eğitimi metotlarından yararlanacak teşebbüslere asıl Türkiye’nin ihtiyacı vardı' ifadelerini kullanan Ecevit, Halkevlerinin kapanmasıyla ülkede bu açıdan büyük bir boşluk doğduğuna dikkat çekiyor. Anadolu’da Batı musikisi kültürünü sürekli olarak geliştirecek eğitici teşebbüslerle desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Ecevit, İstanbul’da kurulan Gençliğe Müzik Hareketi Teşkilâtı’nın Anadolu’da kökleşmesini diliyor.

TÜRKİYEDE MÜZİK KÜLTÜRÜ SAVAŞI

'Türkiye’de, iki değişik musiki kültürü adetâ savaş halindedir' diyen Ecevit şu ifadeleri kullanıyor:

'Batı musikisi ile alaturka musikinin birbirleri karşısında üstünlük veya eksikliklerinin tartışılması yazımızın konusu, kalemimizin yetkisi dışındadır. Fakat herhalde, yaşayışını ve düşünüşünü her alanda Batılılaştırmak isteyen bir toplum, Batı kültürünün ayrılmaz bir unsuru olan Batı musikisine kulakları tıkalı kalarak bu isteği gerçekleştirebileceğini iddia
edemez.

Batı uygarlığının dinamizmini, yaşama şeklini, Batılı hayat düzeninin çok yönlülük ve çok seslilik içindeki yapıcı uyumunu, belki en iyi yansıtan, Batının musikisidir. Herhalde o musikiden de en az kendi musikimiz kadar zevk alabilir hale gelmedikçe, Batılılaşma hareketimizi tamamlanmış sayamayız. Kaldı ki halkımızın Batı musikisine alışmasını güçleştiren, kendi öz musikimiz
olan halk musikimiz değil, alaturka musiki zevkini bile gitgide düşüren ve sanat değerindeki musikiye gösterilmesi gerekli saygı ile değil, daha çok içki masalarında dinlenen, piyasa musikisidir.

Bu musikinin rekabet ve direnişini yenebilmek için Batı musikisi, pekâlâ halk musiki birlikte hemen hemen yok olan ortamı, bir yandan devletin bir yandan devrimci kültür teşekküllerinin işbirliği ile yeniden hazırlanabilsin!'

AYDIN SANATÇI İHTİYACI

Temeloğlu, Ecevir'in sanat anlayışını, yazısının son bölümünde şöyle özetliyor:

"Ecevit, Türk müziği ve oryantalist turizm çabaları gibi doğululaşmaya yönelik adımları eleştirir. Bunun için kestirme yollar aramaktadır. Sanatta “Batılılaşma” hedefini koymuştur. Filmde, müzikte, şiirde, resimde… Ona göre medenileşmenin yolu da buradan geçer. Ayrıca bu yola uygun eserler verecek aydın, sanatçı ihtiyacını da duyumsamaktadır.

Dönemindeki mevcut sanat anlayışının seçkinler zümresi yarattığını ve bunun köksüzleşmeye yol açtığını vurgulamaktadır. Yine sanatçının devlet himayesine ihtiyaç duyduğunu belirtirken, özel teşebbüsün de kârı değil niteliğini öne çıkarmasını hedefler.

Sanatta da karma ekonomik model önermektedir. Ecevit’in sanat anlayışı tüm bu açılardan siyasi hayatı boyunca konumlandırdığı sosyal demokrat ve demokratik sol anlayışıyla da uygundur. Ecevit’in siyasi görüşü, sanat görüşünü de biçimlendirmiştir."

Benzer Videolar