Güney Kafkasya’da neler oluyor: Ermenistan yeniden silahlanıyor
Güney Kafkasya’da barış sürecine rağmen Ermenistan’ın savaş uçağı arayışları ve Batı’ya yakınlaşması, bölgede hassas dengeleri yeniden sarsıyor. Silahlanma adımları, Azerbaycan ile imzalanan anlaşmanın geleceğini tehlikeye atabilecek kritik bir sınav niteliğinde. Okay Deprem yazdı...
2025 yılı Güney Kafkasya için dönüm noktası senesi olarak kayıtlara geçti. Yaklaşık dört yıllık zorlu müzakerelerin ardından Azerbaycan ve Ermenistan nihayet barışmaya dönük dev bir adım attılar.
8 Ağustos'ta Washington'da Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, ABD Başkanı Donald Trump'ın arabuluculuğuyla kapsamlı bir barış anlaşması taslağını açıkladılar. 17 maddelik söz konusu belgede; karşılıklı toprak taleplerinin reddedilmesi, güç kullanımına izin verilmemesi, diplomatik temsilciliklerin açılması ve geri kalan tartışmalı bütün konuların barışçıl bir şekilde çözülmesi için ortak bir komisyonun oluşturulması öngörülmekteydi. Görünüşte otuz yıldır ilk kez, gerçek bir istikrar beklentisi Güney Kafkasya'nın ufkunda belirginleşmişti.Play Video
Azerbaycan, Erivan'ın bugün hala Dağlık Karabağ'a dolaylı referansların bulunduğu anayasada değişiklik yapması konusunda ısrar ediyor. Ermenistan tarafı ise böylesine bir değişikliğin ancak referandumla mümkün olabileceği, referandumun ise 2026'dan önce yapılamayacağını ileri sürüyor. Bu çelişik ve zor durumun, ilgili anlaşmanın yakın gelecekteki kırılganlığının temelini teşkil etmesi ihtimali pekâlâ var.
WASHINGTON FAKTÖRÜ VE UZUN ZAMANDIR GÖRÜLMEYEN OLUMLU PRAGMATİST YAKLAŞIM
Amerika Birleşik Devletleri'nin Güney Kafkasya’da barışın tesisine dönük oynamaya çalıştığı arabuluculuk rolünün bu sefer gerçekten de eşi benzeri yoktu! "Amerika küresel oyuna geri dönüyor" sloganı altında başkanlık koltuğuna yeniden oturan Donald Trump, müzakere sürecinin fiilen garantörü olmuş oldu. Amerikan diplomasisi her iki tarafa sadece bir anlaşma çerçevesi sunmakla kalmadı, fakat aynı zamanda altyapı projeleri ve ulaşım bağlantılarının yeniden sağlanması da dâhil olmak üzere, bölgede ihtilaf döneminin ardından ekonomik toparlanma için bir plan da sundu. İlham Aliyev bu ay içinde yeni dönemi "yeni barış çağı" olarak nitelendirmek suretiyle, tarafların "normalleşmeye yönelik yüksek siyasi iradesini" vurguluyordu.
İki ülkedeki özel sektör kuruluşları arasında ticaret engellerinin koordineli bir şekilde kaldırılması, yük taşımacılığı yollarının açılması ve de ekonomik temasların yeniden teşkil edilmesi gibi öne konulan müşterek hedefler; Trans Kafkasya'da daha önce gerçekten de nadir olarak görülen olumlu yönde bir pragmatizmi ortaya koyuyordu.
ERMENİSTAN CUMHURİYETİ SİLAHLANMAYI SÜRDÜRÜYOR: FRANSA, İSVEÇ, HİNDİSTAN
Trans Kafkasya’da siyasi iklimin yeniden ısınmaya başladığı şu kritik dönemde Ermenistan Cumhuriyeti’nin ordusunu güçlendirmek için sessizce her türlü çabayı gösterdiği de gözlerden her şeye rağmen kaçamıyor.
Ermenistan'ın doğrudan Batı ülkelerinden veya onların aracılığı ile diğer ülkelerden savaş uçakları satın alma sürecinden bahsediyoruz.
Erivan’ın şimdilerde, hava kuvvetlerini modernize etmek amacıyla Fransız Mirage 2000'den çok amaçlı Rafale F4'e, İsveç yapımı Gripen E'den Hindistan malı Tejas Mk1A'ya kadar çeşitli seçenekleri değerlendirdiği biliniyor. Rafale bunlar arasında en gelişmiş savaş uçağı olarak kabul edilirken aynı zamanda en pahalısı. Tanesinin fiyatı 100 milyon doların üzerinde olan uçağın 1 saatlik uçuşunun maliyeti ise tam tamına 17 bin dolara karşılık geliyor. Ermenistan için daha uygun fiyatlı bir çözüm; Fransız veya Yunan Hava Kuvvetlerinde bulunan ve 2025-2026 gibi erken bir tarihte teslim edilmeye uygun ve dahası, daha yeni modern uçaklara geçilmesi öncesi bir nevi geçici bir köprü işlevi görebilecek eski “Mirage 2000”lerin satın alınması gibi duruyor.
Bu senaryo hakikaten de gerçekçi görünüyor çünkü Fransa, “Ermenistan'ın savunma kabiliyetlerini güçlendirmeye hazır olduğunu” defalarca dile getirmişti. İngiltere'nin katılımı ise anlaşmaya “siyasi destekle” sınırlı kalabilir. Ancak bu bir hamlenin çok açık bir riski var: Azerbaycan'da bu durum hâlihazırda güvensizliğin bir göstergesi ve Erivan'ın barış sürecine paralel olarak bir yandan askeri bir hazırlık içerisinde olduğunun dolaysız sinyali olarak algılanıyor haliyle.
"SAVUNMA" İLE "GERİLİMİN TIRMANIŞI" ARASINDAKİ İNCE DENGE HASSASİYETİNİ KORUYOR
Ermenistan tarafı yukarıda bahsedilen savaş uçaklarını satın alma hazırlığını, bölgeyi istikrarsızlaştırma niyetiyle değil, “Sovyet döneminden kalma uçak filosunun güncellenmesi ihtiyacıyla” izah etmeye çalışıyor. Aynı sırada Azerbaycan'ın Pakistan ve Türkiye'den (AESA radarlı JF-17 Thunder Block III ve uzun menzilli PL-15 füzeleri dâhil) yaptığı alımları göz önüne alarak Ermenistan Genel Kurmayı, modernizasyon olmadan ulusal hava kuvvetlerinin savunma görevlerini bile yerine getiremeyeceğine inanıyor. Ne var ki bölgede “savunma” ile “gerilimin tırmanışı” arasındaki ince denge her daim hassasiyetini koruyor. Bu bağlamda tek bir yeni askeri sözleşme, aylarca süren diplomasiyi boşa çıkarabilme potansiyeline sahip. Kullanılmış “Mirage” savaş uçaklarının Bakü'nün onayı olmadan teslimatının yapılması durumunda yeni olası yanlış anlaşılmalara yol açabilir ve barış anlaşmasının onaylanma ve hayata geçme sürecini geçici olarak pekâlâ yavaşlatabilir hatta dondurabilir
BÖLGEDE MUHTEMEL BİR TÜRBÜLANSTAN NASIL KAÇINILIR SORUSUNUN ÜÇ TEMEL YANITI
Barışın dinamiklerini uzun vadede ve kalıcı olarak korumak ancak üç temel koşul karşılanırsa mümkün gözüküyor. Birincisi askeri tedariklerdeki şeffaflık. Erivan ve Bakü bundan sonrasında büyük savunma harcamaları ve anlaşmaları hususunda birbirlerini ve uluslararası aracıları bilgilendirmelidir. Bu durum, yanlış yorumlanma ve anlaşılma riskini en aza indirmiş olacaktır. İkincisi; ekonomik bağımlılık geçici değil, sistematik hale gelmelidir. Karşılıklı ticaret ve ulaşım sonucu daha fazla kâr ve kazançlar sağlandıkça, yeni askeri ihtilaflara olan ilgi de doğal olarak azalacaktır. Üçüncüsü, siyasi metanet ne olursa olsun şart.
Bir yandan Ermenistan iç çalkantılar yaşamaya devam ediyor: Anayasa tartışmaları, muhalefetin baskısı, reformlara karşı protestolar, vs. Azerbaycan ise sabırlı olma noktasındaki sebatını muhafaza etmeli ve komşusundan iç siyasi baskı altında süratle uygulanması çok da mümkün olmayan adımları talep etmede daha ihtiyatlı olmalı ve bu bağlamda aşırı acele etmekten kaçınmalıdır.
MELESE “ERMENİ HAVA KUVVETLERİ’Nİ MODERNİZE ETME İHTİYACINDAN” ÇOK DAHA STRATEJİK
Bugün Erivan'da Hava Kuvvetleri'nin modernizasyonu üzerine yapılan konuşmalar “pragmatik bir savunma stratejisinden” ziyade, çok daha geniş kapsamlı bir oyunun parçası gibi duruyor. Ermenistan, hem siyasette hem de askeri anlaşmalar yoluyla hızla Batı'ya yönelmeyi sürdürüyor. Paris ve Yeni Delhi askeri sevkiyatı sadece Ermeni ordusuna yardım etmek için değil, ama aynı zamanda Güney Kafkasya'da bir dayanak noktası edinmek için bir fırsat olarak görüyor. Böylece Ermenistan, "modernleşme" kisvesi altında, askeri ekipman satmaya hazır ancak sonuçlardan hiçbir şekilde sorumlu olmayacak bir takım dış oyuncuların etki alanına girmiş oluyor.
Sonuç olarak, uçak satın alma kararı askeri nitelikte olmaktan çıkıp jeopolitik bir risk haline geliyor ve de haliyle bölgedeki hassas dengeleri ciddi anlamda tehlikeye atma potansiyeli taşıyor. Bunun da ötesinde İngilizlerin Güney Kafkasya’ya hususi tarihi alakalarını da hiçbir suretle gözden kaçırmamak gerekiyor. Tam da bundan dolayı, Ermenistan’ı süreç içinde Azerbaycan’a karşı silahlandıran ülkeler kervanının başını Büyük Britanya’nın çekmesi hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. Anglo-saksonların bölgedeki derdi hiçbir zaman uzun soluklu ve gerçek bir barış olmamıştır, hele hele Paşinyan gibi birini bulmuşken ve rahatça kullanabiliyorken…
Kaynak Odatv.com