Akademisyen Oğuz Haksever: Liberal Demokrasi Hareketi statükonun dolaylı yoldan bir çocuğudur
Akademisyen Haksever, Liberal Demokrasi Hareketi’nin statükonun dolaylı yoldan bir çocuğu olduğunu ve dünyadan ve liberal küresel sistemden dışlanmış gençlerin bir araya gelmesiyle oluştuğunu belirtti. Liberalizmin Türkiye ve Kıbrıs’ta yanlış anlaşıldığını, ve bireysel özgürlüklerin gerilediğini vurgulayan Haksever, federal çözümü Kıbrıslı Türkleri dünyaya entegre edebilecek en gerçekçi model olarak gördüğünü belirtti.
Liberal Demokrasi Hareketi (LDH) Uluslararası ve İki Toplumlu İlişkiler Sekreteri, akademisyen Oğuz Ufuk Haksever, Ulaş Barış'ın Kıbrıs Postası TV’de hazırlayıp sunduğu “Gündem” programına konuk oldu.
Oğuz Ufuk Haksever, hem liberalizmin Türkiye ve Kıbrıs’taki tarihsel serüvenine hem de LDH’nin kuruluş sebeplerine değindi. Haksever, liberalizmin ülkede yanlış anlaşıldığını ve dışlandığını, buna karşın LDH’nin gençlerin öncülüğünde dünya ile entegrasyonu hedefleyen bir hareket olarak ortaya çıktığını söyledi.
Yolsuzluk, kötü yönetim ve bireysel özgürlüklerin gerilemesi gibi sorunlara dikkat çeken Haksever, federal çözümün Kıbrıslı Türkleri dünyaya entegre edebilecek en gerçekçi model olduğunu vurguladı. Haksever ayrıca sosyal medya fenomeni Fidias Panayotu'nun Avrupa Parlamentosu'na seçilmesini değerlendirerek siyasete olan güvensizliğin arttığını, gençlerin ise farklı yollarla politik tepkilerini ortaya koyduğunu ifade etti.
"LİBERALLER 'AMERİKAN İŞBİRLİKÇİSİ' OLARAK YAFTALANIYOR"
Haksever, ülkede liberalizmin ıskalanmış, okunmamış ve düşmanlaştırılmış olduğunu ve liberallerin “liboş” denilerek negatif tanımlamaya maruz kaldığını vurguladı. Bu durumun Türkiye siyasi tarihi ile bağlantısına değinen Haksever, Türkiye’de Demokrat Parti, Turgut Özal ve Tansu Çiller dönemlerinde liberalleşme denemeleri yapıldığını, fakat bu denemeler başarılı olmayınca liberallerin “Amerikan işbirlikçisi” olarak yaftalanıp ana akım siyasetten dışlandığını söyledi. Ayrıca Türkiye’nin milli ve ulusal unsurlarının, ulusalcılığın hem sağ hem de sol kesimde güçlü olması nedeniyle liberalizmle bütünleşemediğini, liberalizmin Türkiye siyasetine bir türlü oturamadığını vurguladı.
Kıbrıs Türk siyasetinde liberalizmin, 2004 Annan Planı döneminde olası Avrupa Birliği üyeliğinin getireceği temel hak ve özgürlükler, ekonomik kalkınma, serbest ve doğrudan ticaret gibi unsurlarla bir miktar hareketlendiğini belirten Haksever, planın başarısızlığa uğramasıyla liberalizmin yeniden gerilediğini ifade etti.
"LDH YAŞADIĞIMIZ STATÜKONUN DOLAYLI YOLDAN BİR ÇOCUĞUDUR"
Uluslararası ve İki Toplumlu İlişkiler Sekreterliğini üstlendiği LDH’den bahseden Haksever, hareketin “yaşadığımız statükonun dolaylı yoldan bir çocuğu” olduğunu belirterek, dünyadan ve Liberal Küresel Sistem’den dışlanmış olmanın doğurduğu negatif sonuçları görebilen, dünyayı takip edebilen gençlerin bir araya gelerek kurduğu bir hareket olduğunu ifade etti.
LDH’nin kuruluş sebeplerine değinen Haksever, liberalizmin Amerikancılık ya da ahbap-çavuş kapitalizmi ile karıştırıldığını, oysa liberalizmin temel hak ve özgürlükleri gündeme alan ve dünya vatandaşı olmayı hedefleyen bir görüş olduğunu söyledi. ABD ve Türkiye’nin ekonomik olarak liberal oldukları iddiasının da bu yanlış algıyı körüklediğini dile getiren Haksever, ABD’de “vahşi kapitalizmin” uygulandığını, Türkiye’de ise özel şirketlere yapılan müdahaleler ve zenginliğin küçük bir kesime aktarılması nedeniyle kişisel girişimcinin ekonomik özgürlükten yararlanamadığını vurguladı. Bu nedenle iki durumda da liberalizmden söz edilemeyeceğini kaydetti.
Haksever, LDH’nin amacının liberalizmi gençlerden başlayarak “Nasıl dünya vatandaşı haline gelebiliriz?”, “Nasıl Kıbrıs’ın kuzeyini tanınmadan da kalkındırabiliriz?”, “Kamunun işleyişini nasıl düzeltebiliriz?” gibi sorularla gündeme taşımak olduğunu ifade etti.
"YOLSUZLUĞUN VE RÜŞVETİN ARTMASIYLA VE KÖTÜ YÖNETİMLE BERABER SİYASİ SİSTEM ÇÜRÜMEYE BAŞLIYOR"
Dünya genelinde özel sektörün mükemmel olmasa da işlediğini söyleyen Haksever, buna karşın liberalizmin politik boyutu olan bireysel özgürlüklerin aksadığına dikkat çekti. Kuzey Kıbrıs’ta da bu aksamanın yükselişte olduğunu vurgulayan Haksever, “Yolsuzluğun ve rüşvetin artmasıyla ve kötü yönetimle beraber siyasi sistem çürümeye başlıyor” diyerek, hem bireysel hakların hem de ekonomik özgürlüklerin bu durumdan zarar gördüğünün altını çizdi.
"FEDERASYON 'ALLAH'IN KELAMI' DEĞİL, ANCAK MEVCUT ULUSLARARASI SİSTEMDE TEMEL"
Liberalizmin dünya ile entegrasyonu öngören bir fikir olduğunu dile getiren Haksever, LDH’nin de bu görüşlere uygun biçimde, Birleşmiş Milletler parametrelerine dayalı, uluslararası camianın da kabul edeceği, iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayalı bir çözüm öngördüğünü söyledi. “LDH olarak bizi daha çok dünyadan izole edecek, Kıbrıslı Türklerin haklarının dolaylı da olsa ihlal edilmesine olanak sağlayacak yöntemlerden ziyade, halihazırda aktörlerin kabul edip üzerinde anlaştığı belli başlı parametrelerden hareketle Kıbrıslı Türkleri dünyanın bir parçası haline getirecek bir çözümü destekliyoruz” dedi.
Bununla birlikte bu öngörülen çözümün “Allah’ın kelamı” olmadığını vurgulayan Haksever, iki toplumun haklarına zarar vermeyecek, uluslararası camiayla entegre biçimde değişikliklere açık olduklarını, ancak mevcut uluslararası sistemde federal çözümün temel olduğunu belirtti.
"GENÇLER APOLİTİK DEĞİL, SADECE BİZİM ANLADIĞIMIZ ŞEKİLDE POLİTİK DEĞİLLER"
Fidias’ın Avrupa Parlamentosu’na seçilmesini de değerlendiren Haksever, bu durumun ideolojilerin bir anlamda “derin bir uykuya dalarak” yerini gündelik ve popülist söylemlere bıraktığını söyledi. Kuzey Kıbrıs’ta da benzer bir tablonun mümkün olduğunu ifade eden Haksever, anketlerde siyasete olan güvensizliğin öne çıktığını kaydetti. Belediye başkanlığı gibi bireysel koltuklarda bu eğilimin daha net ortaya çıkabileceğini belirten Haksever, genç kesimin eski nesillerle aynı meselelere politik anlamda katılım göstermediğini ifade etti. Gençlerin siyasi hareketlenmelerinin, Türkiye’deki sosyal medya platformlarının yasaklanması veya ünlü sanatçıların gözaltına alınması gibi durumlarda kendini gösterdiğini vurgulayan Haksever, “Bu çocuklar aslında apolitik değil, sadece bizim anladığımız şekilde politik değiller” dedi.