News
Merhabalar sevgili okurlarım, kısa bir aranın ardından yine sizlerle birlikteyim. Güzel bir tatil yapıp, hem dinlendim, hem yoruldum ama bilgi dağarcığıma bir sürü yenilikler kattım.
İtalya ve Fransa ziyaretimde ünlü şehirleri gördüm. Las Vegas, Portofino, Nice, Milona, Monte Carlo, Eze, Monoco, Cenova….buraları İtalya ve Fransa’nın turizimde inci taneleri diyebilirim. Yeri gelmişken, bir zamanlar #Tatar, #Üstel ve #Ataoğlu KKTC’yi Las Vegas yapmaktan bahsetmişlerdi. Tavsiyemdir, oraları bir gidip görsünler, sonra boylarından büyük laf etmeyi bırakıp, Las Vegas’ı ağızlarına almasınlar. Zira, bu konu kendilerini hayli aşan ve asla başaramayacakları bir konudur.
Evet, gezip görmüş olduğum bu bölgelerin ortak özellikleri, her yerin yemyeşil olması, apartman dairelerinin balkonlarından çeşitli çiçeklerin boy boy çevreye verdiği görsel güzellik, anayolların iri ağaçlarla gölgelendirilmesi, çevrede tek bir çöp dahi bulunmaması ve benim için çok daha anlamlı olan her mekana insanların ellerinde taşıdıkları can dostları ile giriş-çıkışlarındaki rahatlık ve hayvanlara verilen değer idi. Ayrıca, sistemin olduğu ve birçok yerlerde artık insansız hizmetin sunulduğu Yeni Dünya ile eş zamanlı bir yaşamın yol alınması idi.
Düşünsenize, biz halen daha elektrik kesintileri, mum ışığı ile yaşam mücadelesi verirken, onlar alış-veriş mağazalarından teknoloji sayesinde insan hizmeti almadan bu işi hallediyorlar. Aramızda ne kadar uçurumlar var, hem de her yönden. Örneğin, bir alış-veriş kuyruğunda herkes sırada duruyor, kimse kimseyi iterek öne geçmeye çalışmıyor, herkes birbirine saygılı. Kimse kimsenin ne giydiği, ne yaptığı, ne taktığı ile alakadar değil, herkes kendi halinde, kendi yaşamında!!! Bizde öyle mi? Bizde bir kuyrukta herkes itiş kakış, en öne geçmek için saygısızca hareketler, dedikodu, gıybet almış başını gidiyor.
Bu arada yeri gelmişken yazmadan geçmeyeceğim!!! Grup olarak öğle yemeği için bir restorana girdik, bir masaya yürüyüp oturmak istediğim zaman gruptan bir bayan sert bir dille “burayı ben tuttum arkadaşlarımla oturacağım, sen başka masaya geç” dedi. Yaşına hürmeten sustum ve başka boş bir masaya yerleştim. Bana göre bu davranış, cehaletin tam manası ile göstergesiydi. Bir de birlik ve beraberlikten söz ediyoruz, haydi canım sizde!!! Elinden gelse herkes birbirinin sırtına basarak en yukarı çıkacak, altta kalan ezilsin, kimin umuru, aynen o hesap bizim insan ilişkilerimiz. Ha bu arada gezide tanıştığım çok can dostlar da oldu.
Tura yalnız katıldığım için beni aralarına alıp, yalnız bırakmayanlar!!! Ve turun en renkli kişiliği eski müsteşarım sevgili İsmet #Esenyel!!! Kendisi ile bol bol turizmden konuşup, durum değerlendirmesi de yaptık. Belki bir Las Vegas olamazdık amma her şey turizm açısından çok daha güzel olabilirdi. Otel ve restoran çalışanları genelde bölge yerlileri olmakla birlikte, bazı yerlerde uzak doğulu çalışanlar da gördüm. Hizmet ve kalitede kesinlikle müşteri memnuniyeti en ön sırada yer alıyor. Garsonlar bizdeki gibi lisan konusunda yetersiz değil ve ter de kokmuyorlar!!!
Gelelim sahillere, insanlar buralara giriş ücreti ödemiyor, bizdeki gibi sahiller yabancı nüfus kaynamıyor. Çünkü, her önüne gelene kimlik vermeyi bırakın, vatandaş yapmıyorlar. Bu yüzden de ülke hem güvenli, hem temiz bir çevre ve işsizlik yok!!! Tarihi eserler, tam manası ile korunaklı!! Katedraller, Antik Fener Kulesi, Dükler Sarayı, Opera Binası, Can Film Festival Sarayı olağanüstü güzellikte ve her bir taşı daha dün inşa edilmiş gibi bakımlı!!! Bizde ise tarihi eserleri otlar ve hayvan pisleri bürümüş durumda!! Aradaki farkı siz yorumlayın sevgili okurlarım. Devamı yarın….
