20 TEMMUZ ARİFESİNDE

Savaşa karşı bir insan olarak her 20 Temmuz geldiğinde o günlerin kaosunu, şehitleri, evini-barkını terk edenleri düşününce içimi bir hüzün kaplar. Benim ailemde şehit yok, göç de yok ama empati yeteneği yüksek bir insan olduğum için bu acıyı anlayabiliyorum. Ve sonrası yaşanan mağduriyetler, kayıp acıların sol yanınızda yarattığı boşluk ve o günlerden bu günlere geldiğimiz nokta, aradaki yıllarda yaşanılanlar, ülke ve toplum olarak kaybettiğimiz değerler, bir yandan da Garantör ülkenin bize verdiği maddi manevi destek ile güvencede yaşamak, hepsi kafamın içinde canlanan, harmanladığım duygu ve düşüncelerimle çalkalanır!!!!

Kimilerine göre bu savaş olmasaydı belki daha iyi bir düzende yaşardık!!!! Kimilerine göre ise bu savaş sayesinde yaşamımız güvence altında!!!! Her iki düşüncede de avantajlar olduğu kadar, dez avantajlar da vardır.
İlk şıkkı ele alacak olursak, bu savaş olmasaydı, nasıl bir yaşam sürer, hangi şartlar altında bu topraklarda var olurduk, şöyle bir teraziye koyduğum zaman ortaya çıkan dengesizliği sizlerle paylaşmak isterim.

Rum, her daim ayni düşünceler ile Kıbrıs Türk Halkını ezmekten geri durmayacak, her daim o egosunu, kendisini bu memleketin sahibi görme hırsını üzerimizdeki baskılarla bizi canımızdan bezdirecekti. Kilise faktörü çok etkili, dini inançları baskın bir toplumdurlar. Bunu mutlaka aleyhimize kullanacaklardı. Elbette içlerinde iyi olanlar da var. Zaten, birçoğumuzun Rum arkadaşları var.

Benim de vardır, çok da iyiler. Sürekli kontakta olduğum, iletişimimizin hiç kopmadığı bir bağ var aramızda!!! Lakin, her 20 Temmuzda yaptıkları paylaşımlardan anlıyorum ki içten içe bir öfke ve bir düşmanlık krizi geçiriyorlar. Ayşe tatile çıkmasaydı, birlikte yaşam sürseydik karışık bir şekilde, günün sonunda bizi azınlık olarak kabul edecekleri su götürmez bir gerçekti. Zira, dostluk başka bir şey, ülkeyi paylaşmak, idarede söz hakkının olması ve araya siyasetin girmesi çok daha farklı boyutları beraberinde getirecekti.

Haaa, “ama yıllarca yaşadık, hiçbir şey olmadı, yine yaşardık” diyenlere bir dip not, hiçbir durum sonsuza dek ayni şekilde var olmaz, sürmez, siyasi arena, her an menfaatler doğrultusunda değişim gösterir diye hatırlatma yapmakta fayda görüyorum. Kısacası, bu savaş olmasaydı daha iyi bir düzende yaşar mıydık diye düşünenlere şunu söyleyebilirim ki, yine şimdiki gibi kendi topraklarımızda azınlık olurduk, belki sağlık konularında daha iyi hizmet alırdık ama her an biz gelecekte ne olacağız endişesi içimizi kemirirdi, canımız ve malımız için endişe duyardık kanaatindeyim.

İkinci şıkta ise, bu savaş ile Garantör ülke sayesinde sınır boylarımız güvence altında. Lakin, ganimet halkı şımarttı. Zamanla seçilmiş hükümet adamları menfaatleri uğruna iradeyi ve idareyi sattı. Taşıma nüfus ve sonradan gelen üçüncü ülke vatandaşları yüzünden kendi topraklarımızda azınlık olduk. Üretimden koparıldık, ekonomide dibe vurduk. Bütün bunlar bizim seçtiklerimiz yüzünden oldu. Garantörümüze, her türlü ipleri eline verdik, o da kendi bildiği yöntemle bizim üzerimizde otorite kurdu. Burada suçlu arıyorsanız, herkes aynadaki sureti ile yüzleşsin derim.
Kısacası, ne idare etmeyi bildik, ne siyaset yapmayı bildik, ne mevcut konumumuzu koruyabildik, “ne yama oluruz, ne biat ederiz” diye diye bu günlere geldik. Devlet statüsünden uzak, para ve güç kimin elinde ise onun hamalı, esiri ve kölesi olup çıktık.
Sanırım “aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” misali
Vesselam