RADE – İDARE – EKONOMİ = GÜÇ

Dünyadaki güçlü Devletlere bir bakınız, Amerika Dünyanın en güçlü ordusuna sahip iken, silah fabrikaları ve üretimi ile de yıllardan beridir elinde tuttuğu birinciliği kimselere kaptırmadı. Rusya, petrol ve doğal gaz ile birlikte gücüne güç katmaktadır. Japonya, Dünyaya yaptığı motor ihracatı ile gücü elinde tutmaktadır. Çin ise gün be gün ekonomisini kalkındırmakla Dünya’nın ilgisini çekmiş ve bu konuda ilgi merkezi olmaktan hiç çıkmamıştır.

Türkiye ise, ABD’den sonra NATO’da en büyük ikinci askeri güce sahiptir. Yani Dünya devleri güçlerine güç katmanın yolunu geliştirmekle uğraşırken, Güney Kıbrıs da yaptığı siyasi atılımlar ile gücüne güç katmaktan geri durmamaktadır. Ekonomik olarak gelişmeyi hedeflemiş, siyaseten Dünya ülkeleri ile işbirliği içerisinde olma gayretinde bulunmaktadır. Yanı kısacası “bu arenada ben de varım” diyerek boy gösteriyor.

Peki ya KKTC? Hangi konuda gücüne güç katmayı düşünmüştür? Hangi konuda kendini geliştirmiştir? Hangi konuda siyasi hamleler yapabilmiştir? Hiç birine verilecek bir cevap yoktur. Çünkü, Devletin başını çekenler, Devlet ne demek, nasıl var olur, bekası için ne gereklidir, ekonomik olarak kalkınma gerekliliğinin elzem olduğu konusunda en ufak bir fikir sahibi değillerdir.

İlaveten, bulunduğu coğrafi konumdan dolayı o kadar önem arz eden bir meseleyi kendi lehine kullanamamış ve bu konuda ipleri başkalarının eline tutuşturmuştur. Kendi söz hakkını, iradesini ve idaresini hiç düşünmeden satmıştır. Bu yüzden ben hep diyorum ki, burada bir Devlet yoktur, bir sistem yoktur, varlığını ortaya koyacak bir güç yoktur. Dış güçlerin siyasi oyunlarının içerisinde darmadağın olmuş, ekonomisi olmayan, çatısı da zemini de çökmüş bir ev misalidir. Yeniden inşa etmek uzun zaman alsa da, bu baştaki zihniyetler ile bunun olamayacağı aşikardır.

Ekonomisi güçlü Devletler, siyaseten güç ve gövde gösterisinde bulunabilirler. Fakat ekonomik olarak daha kendi ayakları üzerinde durmayı becerememiş bir Devletin, hiçbir konuda söz hakkı olmayacağı gibi, her işine gelen ensesinde şamar oğlanı misali andrez oynayacaktır. Bugün bu yaşadıklarımız tam da bu sebepten dolayıdır. Ekonomik güç mü istiyorsunuz, bu ülkenin zeytini, patatesi, harupu ve narenciyesi neyimize yetmezdi ki?

Turizm, her fırsatta cennetten bir köşe dediğimiz bu güzelim ülkenin mavisi, plajları, yeşili ve doğası bizim en büyük gelir kaynağımız olması gerekirken, biz ne yaptık ki bu konuda? Yeşili betona çevirmekle kalmadık, plajları da yabancı iş adamlarına peşkeş çekip 5 yıldızlı otellerle donattık. Üstüne üstlük bu otellere eleman yetiştirmek yerine, ithal personel ile işi hallettik.

Üniversite Adası yapacağız dediler, denetimsizlik ve kontrolsüzlük neticesinde ülkede her türlü illegal iş arşa ulaştı. Bir avuç toprak parçası üzerinde sayısız “night clup” izni ile fuhuşun önü açıldı. Ve şimdi de din ön plana çıkarılarak başörtüsü olayı gündeme oturdu. Madem bu kadar din tutkunu ve milliyetçi bir zihniyet var hükümet edenlerimizde, o halde ülke neden bu halde? Takın başınıza takkelerinizi, giydirin eşlerinize baş örtülerini, meclisi de ibadethaneye çevirin ve sabah akşam zikir çekin. Dünya nereye gider, biz nereye!!!! Vesselam