YABANCILARI ÇEKEMİYORUZ ARTIK, ANLARIM AMA BİZLER BİRBİRİMİZİ DE ÇEKEMİYORUZ

Bu aralar birçok kişinin düşünceleri hemen hemen ayni oldu, ülkedeki yabancı nüfus karşısında!!! “Irkçı değiliz, ama artık bu memlekette yabancı uyruklu insan görmek istemiyoruz”. Evet, hepimize gına geldi, sağımız Afrikalı, solumuz Rus, arkamız Bangldeşli, önümüz Pakistanlı derken dört bir yanımız yabancı uyruklu vatandaşlarla dolup taştı. Memleketin kültürü, insan kalitesi ve sokakları tanınmaz hale geldi. Memleket sevdamızın da artık tutar yanı kalmadı. Yani, kim derse ki “memleketimi seviyorum”, inanmıyorum.

Seven insan mücadeleci olur. Sevdiğinin bu kadar çirkinleşmesine göz yummaz. Sevdiğinin bu kadar kirletilmesine sessiz kalmaz. Ama biz ne yaptık, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diye diye her yanımızı yılanlarla doldurduk. O yılanları besledik, büyüttük, selam durduk. Ve o yılanlar sayesinde bu memleket çürüdü, kokuştu, tutar yanı kalmadı!!! Evet, toplum olarak hep yabancı uyrukluların çok çoğaldığından, taşıma nüfusun, bizim nüfusumuzun çok üzerine geçtiğinden sürekli sitem ettik. Yani, biz artık bu yabacıların içimizde daha fazla çoğalmasını ve etrafımızı çevrelemesini kaldıramaz olduğumuzdan dolayı, bu konuda kendi öz benliğimizde onlara karşı bir antipati uyandı .

Kim ister ki kendi memleketinde yabancı konumuna, üçüncü sınıf vatandaş durumuna düşsün? Hiç kimse!!! Lakin, biz kendi içimizde de artık birbirimizi çekemez olduk. Başarıyı alkışlayacağımıza, kıskanıp eleştirir olduk. Yakınlaşıp, birlik olacağımıza, giderek birbirimize yabancılaşır olduk. Farklı partililer, farklı görüş taşıyan insanların birbirine düşman olduğunu, selamı-sabahı kesip, düşman ilan edildiklerine şahit olduk.

E yani toplum olarak biz de artık ne istediğimizi bilmez olup çıktık. Birçoğumuzda, bir önde olma heyecanı, para hırsı, partizanlık, çıkar ilişkileri, menfaatler doğrultusunda sahte dostluklar ve daha nice ahval, bizleri yozlaştırdı. Ve ne acıdır ki, bu toplumun kanayan yarası olmaktan ziyade, aile içi ilişkiler bile bu yöne doğru kaymış bulunmaktadır. Çevreme bir bakıyorum, aile yakınlarının gelip bana dedikodusunu yapanlar, aile içi özel sırlarını paylaşıp kardeşini kötüleyenler, sosyal medyada “iyi aile” pozları vererek polyannacılık oynuyorlar. Veya “sevmem, istemem” dediği insanlarla iki gün sonra bardak tokuşturuyorlar.

Yapmayın Allah aşkına, kendiniz olun. Bu hayatta bir duruşunuz, sağlam bir karakteriniz ve her daim idealleriniz olsun. Böyle basit oyunlar ile karakterinizi daha da basite indirgeyip, kendinizi ucuzlatmayınız. Kıbrıs Türk toplumunun maalesef geldiği nokta budur. Tam da bu yüzdendir ki, biz bu saatten sonra, birlik olup, mücadele edip, bir yerlere varamayız. Bunu, bir çoğumuz biliyor aslında!!! Fakat kendine telaffuz etmekten korkuyor. Ya da polyannacılık oynamayı tercih ediyor!!! Uzun lafın kısası, biz, biz olmaktan çıktık, ne istediğini bilmeyen bir toplum olduk. Yabancılara oldukça tavırlı ama kendi içimizde de birbirimize bir o kadar daha tavırlı olduk. Bu çekememezlikle de hiçbir yere varamayacağımız aşikardır.

Vesselam