BİZDE BU KUYRUK ACISI, SİZDE DE BU EVLAT ACISI VAR İKEN…….

Bilmiyorum bu hikayeyi bilmeyen var mı ama ben yine de buraya kısa bir özet bırakayım. Geçmiş zamandan bir öyküdür. Adamın biri evinin bodrum katında yaralı bir yılan bulup, onu tedavi eder ve her sabah 1 tas süt koyarak besler. Yılan da bu güzel davranışa karşılık sütünü içtikten sonra ona her gün 1 altın bırakır. Adamın aptal oğlu çok geçmeden babasının hiç çalışmayarak bu kadar rahat geçinmelerinin kaynağının nereden geldiğini merak eder ve bir sabah babasını gizlice takip ederek olanı biteni izler. Düşünmüş ki yılanı öldürürse altınların hepsini ele geçirir. Bir sabah babasından erken davranarak 1 kap süt ve balta ile boduruma iner.

Yılana, yere süt kabını bırakınca, yılan deliğinden çıkar ve süt kabına doğru süzülür. Tam o esnada baltayı kaldırıp vuran çocuk yılanın atik davranması ile sadece kuyruğunu koparabilir. Yılan bu hamle karşısında hemen atağa geçerek oğlanı ısırır ve bütün zehrini ona akıtarak, onu öldürür.

Daha sonra bodruma gelen baba, gördüğü manzara karşısında acısından yüreği burkulsa da yılana bir kap sütü yine yere bırakır. Yılan delikten çıkarak adama şöyle bir bakar ve der ki ; “Bende bu kuyruk acısı, sende de bu evlat acısı var iken artık dost kalamayız.” Bu hikaye siyaset meydanında çok kullanılan bir hikaye olsa da, Ada’nın kuzey yarısında gerek geçirmiş olduğu tarih evreleri, gerekse günümüzde yaşanan çirkin olaylar karşısında her zaman örnek alınacak bir hikayedir.

Ortada kısaca bir kurtarma, iyileştime ve ardından zehirleyip öldürme var. Peki bizim tarihçemizde ne var? Bizde de bir kurtarma var değil mi sevgili okurlarım? 74 Barış Harekatı olarak adlandırılmış ve özgürlüğe atılan adım, Devlet olma yolunda bir hamle olarak nitelendirilir. Bugün baktığımızda ortada anlı-şanlı bir Devlet yerine aciz, uzaktan idare edilen bir düzen ve siyasetin her yönden çirkefleştiği bir yapı mevcuttur.

Özgürlük mü? Dünya İnsan Haklarından uzak, gelecek kaygısı duyan bir toplum ve üzerinde dini baskılar kurarak gericilik akımını yaygınlaştırarak yobazlığı yaymaya çalışan bir gurüh ile burun burunayız. Toprağımız mı? Bir bakın kimlere parsel parsel verildi?

Bayrak mı? Bir bakın bakalım hangi millet, hangi ülke bu bayrağın varlığından haberdar. Anası bile bu bayrağı tanımıyor!!! Garantörlük mü? Amacını çoktan saptırıp, kimlik asimilesi ile işgali iliklerimize kadar hissettiren bir yapıyı tokat gibi yüzümüzde hissediyoruz. Malımızdan olduk, canımızdan olduk, evlatlarımıza bir gelecek veremez olduk, kendi topraklarımızda bir avuç kalıp azınlık durumuna düşürüldük.

Bu yüzden önce siyasilere, sonra dış güçlere söylenecek en güzel söz “Bizde bu kuyruk acısı, sizde de bu evlat acısı var iken……” boşlukları dileyen istediği gibi doldursun. Vesselam