DİLBER VE PAVYON DANSI

Son günlerde “Kanal D” kanalında gösterime giren “İnci Taneleri” adlı dizi ve “Dilber’in dansı” gündemden hiç düşmüyor. Birçok tartışmalar ve eleştiriler her geçen gün basında artarak devam ediyor. Bir kere Yılmaz Erdoğan’ın yazıp oynadığı her film, her dizi, her sahne sanatın zirvesidir. Çünkü o bir isim değil, ayni zamanda bir markadır. Eserleri, Showları ve seyircisinden aldığı tam destek onu her zaman belli bir çıtanın üzerinde tutmuştur. “İnci Taneleri” dizisi de bana göre şu an Türkiye’nin gerçeklerini abartısız yansıtan usta bir senaryodur.

Neymiş, pavyonlara özenti artmış, pavyon dansına merak çoğalmış falan filan. Ben buna ne diyorum, ya da nasıl gözle bakarım biliyor musunuz, “tamamen özenti” ve “kendiniz olmaktan uzaklaşmak” diye tanım koyarım. Bir kere okumuş, kültürlü bir insan pavyon dansına ya da pavyon hayatına ilgi duymaz. Böyle mekanlar ilgi odağı olmaz. Ayrıca, dizide eğitime verilen mesajlar çok daha kıymetli ve çok daha manidardır. Ama elbete herkes bu dizinin içerisinden neyi çekip almak istiyorsa ona odaklanıyordur.

Mesela bir cümle “eskiden insanların telefonları vardı, şimdi ise telefonların insanları var”. Bakar mısınız ne kadar düşündürücü, ne kadar anlam yüklü ve kıymetli bir cümle. Dedim ya, herkes içerisinden neyi almak istorsa ona doğru yürüyor. Gelelim Kıbrıslı oyuncu Hazar Ergüçlü’ye, oldukça başarılı bir performans sergilemiştir. Lakin, üç ay pavyon dansı eğitimi alıp da başarısız olsa idi, zaten oyunculuğun yanından geçemezdi. Sokaktan geçen birisine de üç ay dans eğitimi verirseniz, mutlaka bir Dilber olamasa da, Dilber olmaya çok yaklaşmış olur eminim.

Ama basın olarak abartmayı, millet olarak gözümüzde bir şeyleri büyütmeyi seven bir toplumuz. İnsan bir dans ile zirveye oturmaz. Zirvede olabilmek için çok emek, koca bir yürek ve o sanatı ilmek ilmek örmek gerekir. Zirvede bulunmak yıllar gerektirir. Son zamanlarda yıldızı parlayan sanatçıların bir çoğunun, zirve dedikleri yerden önce, birilerinin yatağından geçmek zorunda oldukları hepimiz tarafından bilinmektedir. Nitekim dizinin daha ilk bölümünden sonra ikili arasında “aşk dedikoduları” başladı. Şaşırmadım.

Türkiye’de kim bir dizi ya da bir filmde rol alsa, genelde baş rol oyuncuları birbirlerine aşık oluyor, ta ki başka bir dizide başrol teklifi alana kadar da bu ilişki devam ediyor. İnancım ve görüşüm o yöndedir ki, işini sanat için yapan, kendisini böyle bir durumun içerisine koymaz. Uzun lafın kısası, İnci Taneleri denildiği gibi “bir şeylere özendiriyor” değil, “bir şeylere dikkat çekiyor”. Senaryoyu oldukça başarılı bulduğumu söyleyebilirim. “Dilber” karakterine hayat veren Kıbrıslı oyuncuyu ise rolüne hakkını vererek odaklanmış ve yapmıştır yorumu yerinde bir yorum olur.

Ancak, bir dans ile “zirveye oturdu” söylemini uygun bulmuyorum. Biraz fazla abartı ile yazılıp çizilmiş diyorum. Sanat ve Sanatçı bir yerlere gelebilmek için emeği ile birlikte oyunculuğu, yaşamı ve özel hayatı ile de parmakla gösterilecek kalitede olmalı düşüncesindeyim. Hazar Ergüçlü yıldızı yeni yeni parlamaya başlamış bir oyuncu olmakla birlikte, Kıbrıslı’nın da gurur kaynağı olmuştur. İlerleyen yıllarda zirveye oturacağı da, aldığı her role hakkını vererek oynadığı için, ağır adımlarla ilerleyerek, günü geldiğinde belli olacaktır. Vesselam.