BİZ NEDEN BU HALLERE DÜŞTÜK???
Kişiler ve toplumlar kim olduğunu, nereden geldiğini sorgulamaz ise nereye gideceğini de bilemez. Tıpkı şu an içinde bulunduğumuz durum gibi. Nereye gidiyoruz, nasıl bu hallere düştük, neden böyle olduk diye birçoğumuzun kendi kendine sorduğu ama geçmişi ve sebeplerini sorgulamadığı bir durum içerisindeyiz. Bir kere toplum olarak biz bir savaş yaşadık, kayıplar verdik. Bu tramvatik ve psikolojik bir vakadır elbette. Savaşın izlerini silmek, hafızalardan yok etmek kolay değildir.
Kaldı ki, günümüzde dünyada savaş olan ülkelerde her gün basın neler olup bittiğini bizlere servis ediyor. Ve biz bunları gördükçe yaşanmışlıklarımız aklımıza geliyor. Fakat, ne acıdır ki yaşanmışlıklardan ders almak, toplum olarak en son yaptığımız, geçmişimizle hesaplaşmayı unuttuğumuz ve sorgulamaktan hep kaçtığımız, bir köşeye yığıp bıraktığımız olgulardır. Oysa, bunları yapabilme becerisine ulaşırsak, Atalarımızın genlerini taşıdığımız için, mücadele ruhumuz yeniden canlanacak, o birlik ve beraberlik günlerimiz yeniden doğacaktır. Ama yapmıyoruz, yapamıyoruz, yapmak için gönüllü değiliz.
Bize sunulan hayat şartlarına boyun eğip, yaşamayı kader olarak kabullenmişiz. Çok mu zor nedenleri araştırmak, sormak ve kendi kendimize yanıtlamak? Çok mu zor nereden geldiğimizi, özümüzü, kültürümüzü iyice araştırıp, bugün neden bu hallerde olduğumuzun sebeplerini bulabilmek? Çok mu zor aynalara bakıp yüzleşmek? Hayır, aslında hiç de zor değil. Özentilerle yaşamak, mutluymuş gibi yapmak, birçoğumuzun hayatına günlük olarak yer etmiş. “Her insanın doğduğu ev kaderidir” derler, bir anımsayın doğduğunuz evde neler yaşadınız? Biz o eski günlerde yetişen mutlu çocuklar, harama el uzatmayan aileler ve dayanışmayı her an, her yerde sergileyen bireylerin evlatları ve torunlarıyız, hatırlatırım.
İllaki büyüdükçe kirletmeli miydik her şeyi? İllaki boyun mu eğmeliydik bize yaşatılanlara, dayatilanlara? İllaki harama el mi uzatmalıydık? Hayır. Zamanla birlikte, her şey gelişebilir, teknoloji çağı yaşanabilir, hatta uzay çağı yaşıyor olabiliriz. Ancak, insanın kimliği, ailesi, aldığı aile terbiyesi, kültürü, ananeleri, değişmez. Sadece, bir şeylerin etkisinde kalarak bir an öz benliği ile karamsarlık yaşar.
Bu yüzden hepimiz başımızı iki elimizin arasına alarak iyice düşünmeliyiz. Biz toplum olarak, birey olarak, nerelerden bu günlere geldik, neden bunları yaşamak zorunda bırakıldık, neden bunlara boyun eğdik, neden bu güzelim adayı cennetten cehenneme çevirenlere bu fırsatı verdik, neden böylesi bataklık bir durumun içinde çırpınıp kurtulmak için çaba harcamıyor ve her geçen gün nasıl bu bataklığa gömüldüğümüze seyirci kalıyoruz. Bütün bu sorularımın cevapları yine sizlerde saklıdır sevgili okurlarım. İnsan her zaman karşısındakine değil, çoğu zaman da kendi kendine sorular sorup, cevaplar aramalı ve bulmalıdır. Vesselam